Gümüş'î Kanıtlar...
Bir ikindi yağmuru gibi şimdi şakaklarımda kırçıllaşan gümüş’î kanıtlar
Siyah beyaz eski albümlerden gelmiş sanki, anılar beni sorgular... Yıllar geçti de hâla bu aşk neyin nesi..? Yıllandıkça mı çıkar acılar...? Sen kendi ekseninde; Dünya senden ibaret...! Bana da dayanılmaz sancılar... Bir sonbahar akşamıydı... Senin ateş gözlerinde asılı, kandil olup kalmışım... Yandıkça yanmış, içtikçe kanmış, kandıkça aldanmış... Zehir içip baymışım..! Senin sevdan ocağında, hârlı ateş kucağında,körüksüz yanmışım...! Aşk Örs’ünün altında had’de den maddeye, madde den sonsuzluğa dalmışım... Şimdi yağmur gözyaşların gibi kendini bana hatırlatıyor... Başımı yemiş gibi ağlıyor... Benim yanık yüreğimi dağlıyor... Aşk vardır meyhanesinde sarhoş olunur...! Oysa bu sarhoşluk beni boğuyor...! Aşk vardır meyhanesi falan yoktur...! İşte umut bu sûfi Aşk’a doğuyor.... ’’Kolay sevda her kişinin, zor sevda er kişinin...’’ der şair; Seni sevince hoşlanmıştım zordan.! Ilık ve kar’dan beyaz süt gibi gerdan... Seni imtiyazlı yaratmış Hazreti Yezdan...! Gözlerin ateş, şiddetin kan’dan, attım yıllarca kendimi yâr’dan hem de doğru yoldan..! Kaşlar yay kirpiğin ok’dan, ne cân oldun, ne küllerinden doğdun...! Bu da Cenab-ı Hak’tan...! 19MAYIS2016 Ali İhsan ULUSAM |