Onun aşkıO... Kıraç toprağın insanıydı Karanlığa mahkum olan candı Gönül dünyasından nazar eden heyecandı Yazdığı güftelerle derd-i gamını haykıran umuttu En yakın arkadaşı ve yareni sazıydı, boynu bükük okurdu Mütevazi bir hayatın ve çilenin edebiyle hakka sığınan bir ozandı Onun aşkı ve anlayışı çok farklıydı, ruha, akla, vicdana, mizana götüren hakikattı Yandığını... Sanır, kaleme açılırsın Sessiz bekleyen harf ve heceye sığınırsın İçinde düğümlenen melali kanatlandırmak için umutlanırsın Aslında her yazdığını ruhunun ve aklının sahibine anlatmak için çırpınırsın Hevesten arınmış, nefisten azatlanmış, aklın ve irfanın feyzine boyanmış sevdayı kuşanırsın Seni ruhi ve kalbi manada kanatlandıran aşkın iştiyakıyla hakkın kapısında kul olmak için var gücünle adanırsın Ne zaman... Garbın mimarisini seyretsem Ruhuma zerk edilen yabancılığı bir bir not etsem Gezdiğim caddelerde gezen insanlar arasında yabancılı hissetsem Bu kadar kendi ve hilkatinden kopuk insan ve ümitleri ayetler nezdinde birbir derlesem Kıt’alara hükmeden, salt kendi refahı için asabiyeti ve eperyal olmayı seçen, günahları için papadan arınma bekleyenleri düşünsem İnsanlık adına teknolojinin esareti ve mimarinin ruhsuz projesi, en tepe noktalarda kutsiyet atfedilen inancın aklı, vicdanı ruhu pasif eden hali Mustafa Cilasun |