//aziz bela aşk//
1.
asaletin aziz belasına takıldı yüreğim er bahara yenik düşen ağaçlar gibiyim yüreğime yeşil ovalar kuruyor o sesin seni büyütecek suyum yok bilesin yalnızlığın haddini aşan arsızlığı sevgilinin iki gözünü hatırlatmaya ant içmişti bu gece yaraya tuz eken gülüşünü aynalara sordum yürekte zehrini döven belayı saçtaki karada buldum susmak gerekiyordu sustum sabah anadilimi unuttum 2. dönen bir kayışın boşluğunda insan, haddinden fazla yalnızlığıyla, nasıl konuşur bir bilsen, dil ağızda bükülmeden akıl dile nasıl hükmeder bir duysan, ve insan yalnızken kendini nasıl töhmet altına alır bir bilsen dilin tutulur, sağır bir sessizlik bütün insanlardan korkmayı öğretir bir bilsen suskun insanlar nasıl çıldırır ve bir bilsen onlar aşkı nasıl arar ve elbet yalnızlık aşkı sever… 3. insan bir ağaç gibi nasıl yaprak döker bir bilsen yağmurda yıkarken öfkesini kurşunla nasıl pazarlığa girer, geceden gözlerini saklayarak bir bilsen nasıl diz çöker, küfre kefen biçerek asırlara türküyle gömer kendi ölüsünü bir bilsen aya nasıl çengel takar yıldızları alaşağı ederek tırnaklarıyla nasıl kazır gırtlağını ve öpüp bıçağı kahkahayla keser çığlığını görmeden yüzünü aynalarda ellerini tutmayı, bilmeyi sana, sona, varmadan inmeyi öğrendim her kalabalıkta sustum yağmur yağdı ben yokluğunda avunmayı öğrendim yer çekimine inat ben bende sustum, sustukça toz oldum, ben bedende görmeden en büyük acıyı dünyanın bir yerinde acıya hiç demeyi öğrendim düşünce baş üstü, tenhalarda salıncak kurmayı öğrendim beyaz kağıtlardan ve tutup parmaklarımdan umuda veda etmeyi 4. sonra üşümeyi ve uçan kuşlardan medet ummayı öğrendim koyu bir yalnızlıkta ölü bakışının duvarlara göz koyması gibi bir şey beklemek külün en zayıf tozunda soluk yok yer kabuğunun unuttuğu bir gölgenin nöbet sızısı bir bıçağın çentiğinde kesik kurtulmayan bir hastalığın gövdeye devrilişi ve bir akşam döşe inen zavallı sancının habercisi insan nasıl durgunlaşır bulandıkça suları insan nasıl alışır hüznün dibinde yüzmeye sessizlik düğümlenirken boğazında, susuşun telaşıyla nasıl bağırır insan olmadık yerde kendi sesine kilitlenir evren bir bilsen, bilinmedik bir çılgınlık sürer geceye yalnızlık saat yarımdan sonra delirtir siyahın bütün tonlarını 5. söylencesi elzem heceler ağzımda bağnaz bir bekleyişin son düğmesinde her şey ve eş gördü aşk, şiire ölüyü sabahın sendeleyen dördü esmer bir karanlık yola vurdu kendini asfaltın zifiri fırsat buldu döktü derdini acemi bir şiir işçisi öldü herkes artık her şeye kördü asfaltta bir kedi mısralarda böyle bir ölüm de gördü //h.şahinbay// |