Hey gidi İstanbul!
Bir şehir var yedi tepe,
Selvi boylu kuleler, Kış gibi sert kaleler, Devrinden yeni kopmuş laleler, Trenler, vapurlar, yeni yüzler, Dumanı üstünde Sıra evler, Trenler, vapurlar, yeni yüzler, Tarasan saçlarını bir acayip efkâr ile Sığmaz kabına taşar deminde, Hayal dolu kimine, kimine hayal kırıklığı yolu, Kimi yeni doğar, kimini boğar…. Hey gidi İstanbul hey! Bir şehir var yedi tepe, Ellerinden öptüren güzelim ihtiyar, Toprağımın onurlu mahmur şehri bahtiyar, Güneşin gölgede bırakmadığı, Dünyanın koparamadığı gül dalı, Fatihin ezanlarla, selalarla hediyesi, Azgın itlerin ısırmaya çalıştığı koskoca şehir…. Yavuzun beyaz atının yelesinde yüreğim, Bir elimde bayrak, yüreğimde vatan, Büyüdük her aşık olduğumuz gün ile, Çocukluğumu büyüttüğüm sırlı şehir, Sığmaz kabına taşar deminde aşkım, Nasırlı eliyle onurlu babamın da sevdası, Bende kavruldum masum aşkıyla koca şehrin, Masum ama kasırgası da eksik değil ya! Güneşin doğduğu siyah beyaz sabah… Gecenin çöktüğü siyah beyaz gece… Hey gidi İstanbul hey! Bir şehir var yedi tepe, Aşık eden değil mi resmi? Masum çocukluğumun ismi, Duymasın gideceğimi incinir, Ömre ömür katan… Ömürden ömür alan… Burada ezanlar bir başka kokuyor baba, Tarasan saçlarını bir acayip efkâr ile, Sığmaz kabına taşar deminde, Kimine hayal dolu, Kimine hayalin kırık yolu, Kimi yeni doğar, kimini boğar…. Hey gidi İstanbul hey! |