Vuslat ÇiledirBilmem ki... Niçin ah eder inlersin Hiç sahip nedir bilmez misin Vuslat çiledir, cefadır, sabırdır sual etmezsin Bir gün meşakkatle karşılaşınca niye şikayet edersin İnsan derdi, gamı hesapsız akıl, mesnetsiz heyecan için çeker ne dersin İlim akıl, akıl irfan, irfan ihlas, ihlas iştiyak içindir neden zekana güvenmeye cür’et eylersin Kalbe... Söz geçmez derler Niçin onu nazargah seçeni bilmezler Kültür ve malumatla, zanla, taklitle iman olmaz demezler Safahat içinde yaşarken, nefsin nizam edilemeyeceğini öğrenemezler Nefis her arzuya, hevese açıksa, gün keyfiyete adanmışsa kendini kaybettiğin aşikardır kabul etmezler Aşkı, sevdayı tutku, beklenti, ukde, zan ve emelleri için tercih ettiklerine akıl erdiremezler, avunmayı seçerler Sordum... Seni uçan kuştan Borandan, hazandan Issız rıhtımların sessiz çığlıklarından Ruhumdan nükseden hicranın alıp götüren sızısından Dağların sır olan vakarından, yerde sürünen yapraklardan Üryan kalmış ağaç dallarından, gün yüzünü sabırla bekleyen tohumdan Çığlık çığlığa kanat çırpan martılardan, aç ve çaresiz aranan kurtlardan, gönlü yaralı vicdandan Ağlarım... Sessiz, kimsesiz Yük olmak ismemem nedensiz İlmin ahlakı yoksa, kalp hassasiyet taşımıyorsa Beşer kimliği baskın çıkıyorsa, zan, ön yargı ayaktaysa Hissiyat bir sel gibi nizamsızsa, akıl hesapsızsa, ölüm hale uzaksa Endişem, iştiyakım bir yetim misali suskundur yarsiz, sabır ve ümit ancak azim ve araştırmayla umut şahlanacak çaresiz Mustafa Cilasun |