herkesin bir hikayesi vardır
herkesin, bir hayat hikayesi,
vardır, ömür treninde... kimileri anlatır susar kimileri de, ufka bakar, mütemadiyen dalgındır dakikalar geçmek bilmeyen zaman taş gibi oturur yüreğine beklersin bir dost selamını umudun aydınlık çizgisinde sen hiç konuştun mu kuşlarla ağaran şafaklarda ve... sen hiç içine yağdın mı dolu taneleri gibi bilemezsin, beklemenin saadet kapısını, duygular alarm verse de huzur, ümide kucak açan ve karanlıkları yırtan şafaklarda doğar konuşan bir çift göz işarettir artık, ve bir yürek sızısı vardır hiç dinmeyen saat gibi gönlündeki çizgide... diyorum ki; herkesin kendine yazması gereken bir mektubu olmalı. okurken yüzünün kızarmayacağı… işte gidiyorum artık, dönüp arkama bakmadan, Ah! hatıralar... ızdırap verse de, usandı! bezdi canından, bu can! nasıl istersen öylece hatırla! canın ne isterse söyle bana! beni, bende bulamazsın artık, o eski ben"ben"değilim, çekip çekiştir, fırlat uzağa! dedikodu yap, arkamdan pişman da değilim. ne olur, bir gül kırık bir kalp yitik bir umut üç beş damla şairce figan miadı dolmuş kendiyle baş başa hayaller ülkesinde mazruf yüreğine tuz basan ben..... kırık,dökük bir adam benden geriye kalan, küçük bir armağan.... anladım işte; keskin bir kılıç vücuda girdi mi belki bir vuruşta götürür seni. ama, keskin bir dil gönle değdi mi onmaz bir yara açar , örseler beni... yusuf erdoğan |