TAVLA (7)
Oynardım Babamla bazen Tavla,
yada Çenemi Masaya dayardım, Amca ve Dayılarımın Oyununa bakardım. Bazense, önümde yuvarlanan diğer Beyazın Peşine takılarak Zar olur-yuvarlanır Takla atardım. Hoplar-kayar-sürünür, Kafamı Duvarlara vura-vura dururdum. Bazende Masa üstüne sıçrar, yada düşerdim Yere; "- İplisi yokmu bunun?" diye gülerlerdi Müfiide.(*) Ne Pul oldum, Rakibimi vurdum-bindim Tepesine, hapsettim onu nede! Karanlık Avuç içinde sallanarak; "- Ho hoop!" diye zıpladım mı Tahta üstüne kondum mu Kıç-üstü yada Tepe-Taklak... -Hoş şey Tavlada Zar olmak- Kıskanırdım Babam, Amca ve Dayılarımı, oynamazlardı benimle böyle Müfide. Hele Baş, İşaret ve orta Parmağı biraraya getirerek, Cukka yapıp oturtmazlarmıydı birde diğer Zar üstüne, öpmezlermiydi şehvetle beni, "Dü Şeş" Ümit ederek, fırlatmazlarmıydı Havaya neşe içinde; "- Hep Yek?" "- Gele..." "- Çüş be!" diyerek bağırmazlarmıydı, kapamazlarmıydı Tavlayı... Kıskanırdım Zarları, Müfide. Dün Gece çarptım yine eski bir Tavlanın Duvarına, -yaşlanıyorum galiba- O bana görüp-duyup-yaşadıklarını anlattı; "- Haydi!" Neşesiyle verdim Zarları; "- Oynamam!" diye dayattı, aldım-geri Kapağını kapattık. Son Duvarlada vedalaştık böylece, yalmız oynamak zevk vermiyor bana artık Müfide. Güzel bir Şiir! Kimbilir, neden bilmem? Müfide olmak geldi içimden. (*) 1973 Yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünde okuyordu. |