Açık mektupAçık mektup Kaç fidan devirecek daha bu kirli eller, Kaç umudu vuracak korkak kalleş emeller. Nice şafaklar bir bir doğmadan karartıldı, kör ve sağır vicdanın kucağına atıldı. Kimdir bu azgın güruh gücünü kimden alır, Bir kara bulut gibi güneşe perde kalır. Bu fena örtü nedir, nedir bu fena örtü, Nasıl egemen oldu dünyaya sefih dürtü, Yemini biz mi verdik leş yiyen kuzgunların, Müsebbibi biz miyiz yoksa akan kanların. Belki de alkış tutan kendi ellerimizdi, Bu nedenle halimiz çürük ipe dizildi. Nasıl değişiverdi o mukadder yazımız, Kan ve zulüm altında geçiyor hayatımız. Bu güzide gezegen böyle mi olmalıydı. Emaneti İlahi böyle mi kalmalıydı. Nasıl unutuverdik verdiğimiz yemini, Hani biz olacaktık yeryüzünün emini. Öyle büyüledi ki fani dünyanın fendi, Kölesi oluverdik o da bize efendi. Hâlbuki ecdadımız muazzez hilafeti, Taşımakla bertaraf etmişlerdi afeti. Yayılmıştı cihana huzur sükûn adalet, Mutluluk saçıyordu yere inen hidayet. Dinle ey sapık mantık, beli silahlı dinle! Necat saadet ancak iman ihsan ve Din’le, Biliriz o maskenin altındaki niyeti Ve sonra zalimleri bekleyen akıbeti. Karanlığın kökü yok o ki muhal varlıktır, Ondan kurtulmak ancak bir lahza aydınlıktır. Hak gelince kesilir batılın çirkin sesi, Bir anda uçuverir şirkin iğrenç nefesi. Yine başa dönecek ümmetin altın bahtı, İkame edilecek yıkılan tacı tahtı. Bu işin sırrı açık, sırrı iki hecede, “İslam” barış ve huzur aşikâr bilmecede. Yeter ki bölünmeden Hakkı hâkim kılalım Yeter ki ihlâs ile ipine sarılalım. |