Sana Dair
Her iş çıkışı kapıda babasını karşılayan küçük bir kız çocuğu kadar sıcak bir temmuz akşamı
Ve kan davası uğruna kardeşinin kafasına silah dayamış bir genç adam kadar soğuk sabahı 22 Temmuz hayatıma giren çocuk gelinin gelinliği kadar kirli ve o kadar acı bir gece Ve sabahı belki filmlere kitaplara konu olacak aşkımızın titanik ile birlikte buz gibi batışı Şeffaf hayatım (burda bir gülümse geliyor) hayat ya bu... Rakı gibi üstüme katın olan su gibi günler ne şeffaflık bırakıyor bende nede o acı tadı gittikçe eriyorum ve gittikçe ödün veriyorum beni ben yapan seni bana bağlayan ve hatta belki hiç kopamadığın bu adamdan her gece sana yazıyorum yazıyorum da sanki bir koğuştayım yazdığım mektuplar gardiyanın elinden öte gitmiyor sen uçsuz bucaksız bu savaş meydanında yalnız kalıyorsun sanki parmaklıkların ardından ben yine sana yazıyorum kağıt bitiyor ranzamın üstüne kalan kısma karalıyorum kalem bitiyor aylardır yemek yemediğim kaşığımla duvarlara kazıyorum Müebbet mesele değil ben her gece ölüp sabahı tekrar doğruluyorum Elimde kalmış eskilerden bir fotoğraf seni anıyorum hani olur ya alırsın teskereni yıllar geçer ve bir gün biriyle karşılaşırsın oo devrem diye sarılırsın ama ne yıllarca bir haber ne de o devreden eser kalır Şimdi elimde o fotoğraflar ben bakıyorum da ne senden bir haber ne de bana olan hislerinden eser kalmadı Sanki sürgün yemişim eski yıllarda ne bir telefon ne bir adres yıllarca seni beklemişim ama sende ne bir özlem nede bir ses Kulağım da Can yücelin sesi o eski arada çatırdayan ses kaydıyla seni anlatıyor bana Masamın üstünde memleketten kalma maltepe duruyor birde küçük bir mum Can Yücel seni okuyor çatırdayan sesiyle sonra Cevdet Bağca beni mırıldanıyor Ben seni yasaklarda sevdim diye fani hayatın mutlu veya mutsuz devam eden hikayelerin ortak sonu ölüm geliyor aklıma Aşık veysel almış sazı eline bir kez daha hatırlatıyor mühim meseleyi Benim sadık yarim kara topraktır inletiyor sigara kaplamış odamı ama ben hazır değilim ne kefen parası biriktirdim nede tabutumu taşıyacak omuz hem ben daha öyle seneler sonra kaybettiği çocuğunu bulan ana gibi şehvetle sarılmadım sana daha bir su içmedin elinden ben daha seni sevmeye doyamadım Gurbette yani senden öte her yerde seni aradım ben olurda habersiz bir sabah kapım çalınır gitme vaktidir hazırlan derseler gözüm arkada kalır sen ışıksız odamın karanlığımın tek çaresi sen sağır kulaklarımın en güzel ezgisi kör gözlerimin en anlamlı portresi Nurettin rençberinde dediği gibi bir gün çıkıp gel uzak yollardan... Yağız MİL |