EN AYKIRISINDAN BİR AŞK ISMARLA...
Asılsız, inkârsız ve önsözü olmayan:
Biraz da sıra dışı ama farkındalığın izinde Nüktedan bir günce sefiri olduğum gecenin Hangi beyhude buklesi ise Yüreğime dolanan. En aykırısından bir aşk ısmarla, Demelerin sükûtu derinde küflü bir yara. Eşiğinde sancıların, Sencileyin çıkmak yola: Kâfir gömütünde. Nadir oldukça nazenin; Sergüzeşt mahalde yüreğin kibirsiz seyri, Darmaduman boyutsuzluktan arda kalan o izbede Pejmürdeliğine toz konduramazken üç beş kelamda Gizlediğim tecridi laneti o ölümsüz imgelerin: Kaba saba günahlara denk düşmediği Adı olsa da zifiri gece, Goncalarına dokunmaya kıyamadığım kırık dalın Boynu bükük gülü, Demli nüktedan haznesine sığdıramazken Mecrasız aşkının soluk teninde Bir düş’e rağbet etmişken Yine de düşe kalka israf ederken ömrü… Gönle çekili o perdeden sızan Gün ışığında saklı tek bir duada bile Kerametini aşka denk ettiğim Tüm hezeyanları da ört bas eden. Kibirli aşkların soytarı imgelerinden sızan Öylesine bir hegemonya. Devrik kelamlarda yitip giden aklın emareleri Yine boyutsuzluğun ihlalinde sırtlanmak ihaneti, Yeniden doğmalara gebe gece Konuşlu evrenin zifiri teyakkuzu. Batıl bir yürek de değil aslında Kirli dünlerin neferi vicdani bir külfeti buyur eden Rahmeti tensel ve tinsel dokunuşlara mundar diyen Tekeri kayıp nidalar iken sükûtu delen Göremediği itibarı kucaklarken Yüreğin mimarı. Demli serzenişler, Densiz buyruklar, Sefil ve bağnaz bir tınıda eklem yerleri ağrıyan Yaşlı dünya: Sen misin vebali boynuma? Sen misin delen mimlerin tek engeli? Boyunduruğunda gömülü ne çok ölü terennüm, Sulak arazilerde çağlayan gönül gözüm Biraz da sakıncalı hayli ifrat onca tahakküm Yine dil yarası demelerle, Geçerken zaman; Kıyısından bucağından aşkın Tırtıkladığım ölümlü seferin ölümsüz nidası Haybeden kanatan yüreği. Asılsızlığı kayıtlı tutulu tümden tekil dirayeti sorgulayan Bağnaz sancılarda, Gönüllü gönülsüz tefrikasında İzlek bildiğim hüznün kayıp coğrafyası Bedelli ölümlerden sızan kansız cinayetleri Doğuran günbegün o ikbalin En acı sürgünü Yine ilah bildiğim aşka yüklerken Ömrün ezeli ve ebedi cefasını. Gün bugün, demeye ne hacet Yarın burada olacağımı kim söylediyse, Yürek yine O’na emanet. |