İSTANBUL YEDİ TEPEİstanbul* geldi aklıma, çılgın martılar geldi! Bir bir geçti gözlerimden dolaştığım tüm yerler… Hiç eksiğe rastlamadım, bütün artılar geldi; Boşa değil bir "sengine" terk edilen diyarlar... Güvercinler tanıdıktı, kumruyu ilk kez gördüm! Leylakları biliyordum, erguvanları sordum... Çevremde her ne görmüşsem hepsini hayra yordum; İstanbul’um yedi tepe, yedi düvel diyorlar… Parklarından camilere, her taraf lale dolu... Olsaydı da Sadabad’ın anlatsaydı bir dili! Mihraplara desen olmuş, Sinan’ın usta eli! Anne, baba, çocukları, görmeye gidiyorlar... Membalardan su getirmiş Saraçhane’de kemer! Mahmutpaşa’da esvaplar, rengârenk, tomar tomar... Camiler beynamazlara, atıyor her gün şamar; İnsanları şadırvanda dualar ediyorlar... Kandillerde camileri ayrı bir renge girer! Şıracılar, bozacılar, adeta cenge girer! Zikirler hep yayıldıkça, her yer ahenge girer; Sanırsın ki kullar Hakk’a hesabı ödüyorlar... Çağ kapatıp çağ açan o, İstanbul’ un surları! Anlatmaya güç yetmez ki, bitmez asla sırları... İstanbul hiç eskimemiş, eskitmiş asırları; Cennet kokan köşeleri, huzur vadediyorlar... Yoruldum be esrarlı kent, daha bir şey demeden! Emirgan’dan Bebek’e bir, laf bile edemeden... Ah, hüsnüne vurulduğum, çarpıldım sademe/den; Senin uğrunda insanlar, ne canlar ödüyorlar... Antalya-2016/12 Halil Şakir Taşçıoğlu (*)-Üniversite yıllarımın 1966 daki İstanbul’ u geldi aklıma...HŞT |