//soluğun intiharı//Kısmi bir oksijen soluyorum dimağımdan Etin çürümesini aratan bir koku tenim Tahta bir kapının paslı kulpu açılmıyor Kapkara karanlığın en dibi yalnızlık Parmaklarımla oynuyorum Sesim yok Unuttum aklımı İnindeyim ruhumdan başka her şeyin Alaca karanlığın pusu var toprağın en katı taşında Kimyevi bir azot inceldi derimde Parmaklıktan uzanan bir elin, simsarı düştü gölge şeklinde hücreye Kalın bir çizginin son noktasına, sığındı gözlerim Yüreğime sızan ince bir ışığın, erimesi kana belenen Adın yok! Geçmişin, gri bir delikten süzülen sıkışmış çehresini, eziyor umut Haftalardır, siyah beyaz arasında, telli bir çemberin üzerinde akıyor nefesim Sular kesik, buz gibi bir betonun, pantolona yapışan tutkalını kazıyorum orta parmağımın tırnağıyla Dümdüz bir sessizliğin, ürküntüsünü tadıyor ara ara dilim Kuru öksürüğün hırıltısı, bulanık Ve sönük lambaların isinde soğuk Derimde inleyen bir sesin, mütemadiyen devreden iç çekişi Kollarımdan vücuda yayılan feryadın, un ufak acısı da acıyor Koyu bir yalnızlıkta, ölü bakışının duvarlara göz koyması gibi her şey Külün, en zayıf tozunda intihar Yer kabuğunun unuttuğu bir çanağın nöbet sızısı sanki, Bir bıçağın çentiğinde kesik Kurtulmayan bir hastalığın gövdeye yıkılışı Ve bir akşam döşe inen bir sancının habercisi Adın yok Tuzun sülfürü yok etmesinden ibaret zaman Belirsizlik, bir handikabın küfünde belki Bedeni yoklayan bir virüsün, aklı saf dışı bırakışında heyecan Çileli bir ağlayışın, çığlığa bürünmüş hali, halsiz ve tek Şizofren kişilik çiftliğinde, kayıp ikinci insan bekleyişi Ruhun gaz halinde uçuşunu arayan, beden Ve bir cinayet teşebbüsü, hissiz ben Mor asit lekesi, yoz bir duvarın dökülmüş kirecinde gırtlağa yapışan sesin boğulması, dili boğaza gömen Sedyeyi tutarak pasından, yalnızlık büküldü belinden Gitti, yalındı artık soluk kendi tekliğinde Korkak, yalnız, uyuşuk Adın yok Çıplak ayaklarını uzatarak, yandı halin tufanında su Gözlerimin önünde sinsi bir heyula Görünmez gibi gelip giden, sisli ve boğuk Sis doğdu, hava öldü. Kahverengi kum çamuru, sol böğrümde har gür solgun Gün emerek heder etti, yavan ıssızlığın peçesini Bütün kuşlar, soyulmuş tüylerinden çıplak Uçuyor bulutlardan rüzgar rüzgar Saçlarımı kazıyorum, suçtan uzak toprağına bakarak İstiridyeden arınmış su Oksijen çürüğü Soluk, suda boğuldu Suyun intiharı Zamanı öldürerek, intihar etti soluk Adın yok Unutmanın eleminde, günü yırtan katran usturası Ve kemiklerin fısıltısında, kahkahanın düşmesi Yusuf’un kuyusuna Yolu beyaz tanelerinde öğütülmüş, kör kulübe penceresi Yediveren gecenin hamağında, üç yüz bin delikten ışık, akar akar akar İki süt beyazı göğsün dokunulmamış, sanki Koklanmamış uçlarından memelerin Ve güneş ayrılmış ısısından Azlık var bedenimin öncesinden, Ateşe eş bir şey doğdu evrenden, Klorundan sıyrılmış sodyum tası, dolu, ağzına kadar karanlık Acıyı besleyen bir affın acziyetinde, üşüyor, yatağım, yastığım Siyah bir elmasın, camların buğusunda silmesi, iskeletin sinsi omurgasını Baş parmağımı sıkarak saklıyorum sağ avucumda umudu Diğer dört parmağın güvencesindeyim Ve hiç bir şeye özenmedim, ona özendiğim, ona yakındığım kadar Adın yok Terin damlası tuzlu, ve yedi bin metre yol eskitmiş, yuvarlak bir lastiğin izi sesin mundarını dağlıyor hidrojen sargı bezine bakmak, bir mahkumun birikmiş düşlerinde sonrasız bir yağmur, tepeden tırnağa yudu taşları seçkin ölüleri, seçkin dinlerin ibadetinden eliyor karanlık bayram arifesi, kendisine küsmüş kara bir kızın, kara saç örgüsü çözülüyor en izbe boğumundan bar bar bağırıyor sokak kedileri, barbar insanlara ve kaptırıyor patilerini teneke mazgallara adın yok ölü taklidi yapıyor gece, ve halesini katletmeye kalkışan bir yıldızı defnediyor ay, adın tütün iki nokta arasında hiç duraksamadan, azat edilmiş diğer noktadayım hazın tortusunda, kül, adın belki işten kovulmuş biri cansız sıradan bir günün akşamı rh pozitifin, negatifi kanın pıhtısı sığ bir dibin notasında, yaşama başkaldırı ilerleyen saatlerde ayak sesi anlaşılmaz tınısında ney’in uydurma şiir… şiirsiz yazgı ben… sen… hiçbir şey… pencereden inen gaz sızıntısından muaf acının sanrısında, kışın boyunduruğuna kanadını kaptırmış bahar adın yok bir doğruya paralel, üç çizgi ve ivmesine konan sinek serzenişi bağıl bir çözülme desem, septik daireden eşit mesafede, sıcaklık homojen bir cümlenin öznesinde patlaması durgun göl, atardamarda zehrin, öz direnci panzehre saydam bir aynanın kalçalarını büyüten, ham öfkesi soyut bir yankı, kimsesiz izafi körlük, kim bilir bayat bir tasın bakır yüzeyinden inerek, sarı mavi katrana batırıyorum dirseklerimi yanmış katran kokusu bitmiş yörünge yitimi, pusulada fıçısız mahzen izi belki tenhada ellerim titrerken, karnımdan başıma çıkan ılık kan akışı milyon kilo metrede hızın, kütleler halinde, ıslak ıslak boşalması gözden metal oksit kalayı, yalnızlık ve hissizliğe her dakika binen, meteor çarpması sabit bir uğultunun kulaklarda huşu bularak, ciğerlerden dışarı fırlaması gürültülü ölüm adın yok ölüden doğdu ses ölü doğdu adın |