HidayetHidayet elbette ki dileyiş, arayış ve bir nasip hadisesidir. Sevilmeyince dökülür öyle kara hece. Dini İslam bilinmeyince, Akide ötelenince, idrak kilitlenince tek bir çare var ki heyhat niyaz edilmeyince! İslam öyle muazzam bir din ki, müntesiplerinin genel ekseriyeti hukuku bilendi. Aksi takdirde mükellefiyet ne içindi. Din zaten kendi dinamiklerinde evrenseldi, zengindi, ihtiyaçlı değildi. Kabul edendi, muvazene isteyendi, hürriyeti önceleyendi, edebin ziyadesiydi, evvelin ahiriydi. Kimler bilirdi? Kimler içindi? Şirk neden reddedilmişti? Ahad niçin öncelenmişti? Bu elbette ki bir idrak, bir inkişaf, bir haşyet, bir heves, bir merak işiydi. Kimlerde vardı? Cahiliye dönemi alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen, Rabbe ve mutlak hâkime şirk koşan, bu manada onu tanımayan, yalnızca vicdanlarda yaşanmasını mecbur kılanlar da olur muydu ki? Akıl ne için verilmişti? Kimler için elçiler gönderilmişti? Akletme yenler diye kimler hakir görülüyorlardı? Bilseniz ne kadar çok üzülüyorum! Şarlatan olmayı talep ederek bu uğurda katkı sağlamayı vaat ederek arzı kâinatın genel ekseriyetinin Müslüman olduğu, bu en son kutlu din İslam’ı tercih ettiği, ecdadımın bu uğurda kıtalar fethettiği gerçeği birilerini çok rahatsız ediyor, reddi miras için direniyor. Paganlığını alenen ifşa diyor. Nefret ne kadar büyük bir illet, küfürlerini kusarak kepenler gibi, aygır misali bağıranlar gibi. Ne kadar tuhaf bir durum değil mi? Bu vatan topraklarında, şehitlik payesi veren bu yüce dini İslam’ın hüküm ve prensipleriyle alay edilmiş olması, hakir görülmeye çalışılması ve cahillikle itham edilebilmesi. Mehedimin, Ahmet’imin, Said’imin, İbrahim’in, İsmail’in, Yakup’umun, Nuh’umun, Akif’imin, Necibimin, askerlik görevini ifa ettiği kışlası değil mi? Cumhurun sahiplendiği ve tercih ettiği Cumhuriyet rejimini, devletini, anayasasını hiçe sayarak kendi heves ve arzuları istikametinde tahakküm için kullanmayı marifet telakki ediyorlar. Bu kılıfın ve takiyenin altında İslam’a, Kur’an’a ve prensiplerine saldırıyorlar. Kimler bunlar, bugün mü ortaya çıktılar hayır asla. Ceddim Âdem aleyhi selamın yaratılmasından itibaren başlayan bir tercih süreçti. Tıpkı Rahmet peygamberinin gelmesine vesile olan nedenler misali. Efendimize reva görülen hakaret ve kışkırtmalar gibi. Taif seferine çıkmasına mecbur bıraktıkları misali. Habeşistan’a ümmetin gönderilmesi gibi, Hicretin bizzat Efendimize emredilmesi misali… Kimlerdi bu zulmü yapanlar elbette bilinen cahillerdi. Sabredildi, niyaz için kulluk tercih edilendi ve böyle çileli bir yolun yolcularına Müslüman, mümin ve ümmet denildi. Öyle bir ümmetti ki, kıtaları Hak aşkıyla fethetmişti. Kur’an’ın mesajlarını cihanı âleme tebliğ etmişti. Bugün ne değişti? Müslümanlar bizzat kaynaklarından kopartılarak, o değerleri anlaşılmaz kılarak idrakler önlendi. Müçtehit ve âlimler yerle yeksan edildi. Bir manada Müslümanlar İslam’ı sadece füru meselelerini konuşa bilir ve sadece anlamadan Kur’an okuyarak namaz kılabilir. Bir de arlanmadan, utanmadan ne engel var ki diyerek tazyik yapmayı ihmal etmezler. Senin gözünün içine baka baka adabı muaşereti, edebin her halini, seni kutsallarına söverek, hapsederek, hücrelerde süründürerek, kadınları ersiz, yavruları babasız bırakanlardı. Bu haramzadeler öncelikle seni düşünmekten alıkoyarak, kolluk kuvvetler marifetiyle dilediklerini yaptıra bildiler. Onlarca gencimiz cezaevlerinde yıllarca rutubetli hücrelerde süründüler, mahkûm edildiler. Kimler bu oyunun senaryosunu hazırlamıştı ve başrol oyuncuları atamışlardı bilinmiyor mu? Neyse yine bir la havle ve la kuvvete diyelim Mustafa Cilasun |
Kutlu dileklerimle.
Çok Beğendim.
…………………. Saygı ve Selamlar…