Karanlığa Matem
Zamandan sürgün var bu gece,
Gözlerimden gözleri kaçıyor. Sanki karanlığın ortasında hayalet gemi, Bin yıllık bekleyiş için batıyor. Ah gemi! Bu tecride ilk sefer, Limanda ki yükün cehennemden beter, Hasrete mahkûm, gözlerine mahpus gemi, Koca okyanusta bir damla kadar… Gemim aşk aldıkça arzı sallar. Yeter! Aklımda bir isyan başlayacak, hâşâ Dalgalandıkça okyanus göğsümden arşa Ruhumda ne yaşam kalmakta Ne de can gırtlaktan çıkmakta Bu nasıl hengâme söyleyiniz? Ya da, İsrafil’e haber verin iyisi mi siz, vakti geldi. Bu gece Kıyamet ciğerimden kopuyor. Aşk ruhunu verdi ceset hala yaşıyor.. Zamandan sürgün var bu gece, Sonsuz karanlığa beni mahkûm edecek, Soğuk, ürkütücü ve sahipsiz sözleri Mezarlardan esen rüzgâr gibi, dehşetli, Kudretli ve bir imparatoriçe gibi heybetli.. Susun. Yazgıma yeniden ferman biçildi; Azrail’in kanatlarından ölüm emrini beklerken Aşkı kurtaramadık ama ceset yaşayacak dedi. Oysa saçlarından sallandırılmayı isterdim. Lütfederse dudaklarıyla zehirlenmeyi, Elleriyle boğsaydı da yaşatmasaydı bari. Hayır, zamandan sürgün var bu gece, Cellâdın lanetinde, bedenimin emaneti… Aşkı öldüren güç, cesedini çürütmeyecek. Zamandan sürgün var bu gece, Aşk bitti, acısı sonsuza dek sürecek. Bu gece asla bitmeyecek. Zamandan sürgün var bu gece, Ölüme mil çekecek bilmece, Güneşin kalemini kırdı. Asılmaya yolladı bir de cellâdı. Ben karanlık gecenin damadı, Güneşe âşık ve güneş artık yok. Ölümü öldürdü, özgürlük yok. Aşkı taşıyan gemide aşka izin yok. Zamandan sürgün var bu gece, Kestikçe yaşam fışkırıyor bileklerimden. Bir ağacın dalları gibi ince damarlarım. Budandıkça daha da yaşama bulanmaktayım. Bunalmaktayım sevdikçe ve bittikçe, Gittikçe, ay yarılıyor gökyüzünde. Renklerden bahsetmeyin. Son kadehi son kez içtikçe, Zehir diye şifaya sövdükçe, Tüm çıplaklığıyla ve gerçekçe, Ve erkekçe ölemedikçe, Zamandan sürgün var bu gece. |
Güçlü bir ses
Beğenerek okudum
Kalemin daim olsun