SOĞUK ODA...
Ölüm neden soğuktur bilir misiniz?
Bana soğuk geceleri hatırlatır çünkü, Çaresizlik ve sessizliğin üzerine yazılmıştır bir kere, Kolay kolay pas tutmaz. İnsan nasıl sevdiklerini toprağa emanet eder ki? Dayanacak güç ve sabır tükenir bu uğurda, Nasıl alışılır bu kelimeye, gerçekle yüzleşmek adına, Güçlü kalmak isteriz çoğu zaman, Rahatlamak belki de ağlamak kafidir o an. Her gün bir haberle başlıyorum hayata, Kimi gün acıyla dolu bir merhaba, Kimi günse tatlı bir sedayla, Bazen güneş yakar insanı, Bazense karanlıkların pençesinde Sürükleniyoruz peşinden gökyüzüne. Hüzün mevsimi.... Geliyorum der gibi geliyor olaylarıyla yepyeni, Ve ben yine tebessüm ediyorum tarifsizce, Yaraya tuz basar gibi ağlayanlara inat direniyorum. Bazen diyorum ki; Akıp gitsem sonsuzluğa, Karışsam yağmurlara, Bir bulut olup çıksam gökyüzüne, Sonra bir çiy tanesi misali inebilsem yeryüzüne, Yeniden başlasam hayata, Yenik düştüklerimi, hüzünlerimi, Her şeyi unutup sil baştan yaşasam Bugünü bugün gibi... Ama hayatın kuralları yıkıyor düşlerimi, Evrimleşemeden düşüyor yere buz gibi... Bazen kırıp geçiyor yüreğimi, Acısını sindiremeden yenisi ekleniyor az gibi, Bu dünya neden böyle diyemiyorum, Herkes kaderini ya da hakettiğini yaşıyor herhalde, Sorguluyorum bugünlerde, Canım yanıyor haykırmam lazım sesim çıkmıyor, Beni dinleyecek bir ben lazım, O da yok ki keşfe çıkmam lazım. Her gün öğretiyor hayat sana, Taze taze gelip diziliyor sırayla, Sağım-solum, önüm-arkam, saklanamıyorsun ki Kendinden bile, Sadece uyuyamıyorsun saatlerce, Belki senelerce... |