GÜL KURUSU KADAR
Zamanın koynunda
Hasret nakışı güz yaprağı Dikensiz solan gül kurusu Kırık bir çerçeveden Dudak ucuna asılı kalmış Bir busenin hayalini uzatıyor Ecnebi bakışlarını fırlatarak Gözbebeklerime Limitsiz çoğaltıyor çığlıklarımı Boşluklarım derinleşiyor Hasretin tadı bir başka oluyor Sol yanıma uzanan dip yalnızlığım Zamanın etine batan tırnak sancısıyla Dolaşıyor zihnimin doruklarında Firari bir sevdalı gibi Hasrete ağlayan Akasyaların kokusu burnuma Koyulaşan gölgeler Göz kapaklarıma sürüyor rengini Sesin sesime Yüreğin yüreğime değiyor Göğsümün çeperinde Uyuklayan zar gibi İncecik bir maviye dokunuyor Karanfil sapları Ve dalına gücenik Ortanca yaprakları Adını adımın yanında anınca Sayıklamalarım Dipsiz kuyulara düşüyor Sesim anadan üryan Matlaşmış gölgem uzuyor Güvercin bakışlarından Sineme düşen ıslaklık kadar Tenimin üstüne vuran Işık hüzünlerinin sarısı kadar Bir kuşluk vaktinde kokan Hasretlik birikiyor içimde Dikensiz bir gül kurusu kadar Müşteba Güneş |