'Perçem'Karanlığı seviyordum Çakıl taşlı evimin ufkunu ve Sigaramın dudak büzüşmelerini. Bir yalnızlık duraksaması vardı Bir de çılgınca gitme arzusu Günahımı ateş paklayamaz Sevabımla kuşlar doymazdı Ayaklarım gölgesini ezer Ben mahçup mahçup sırıtırdım Ulaşmayı ümit ederken yarına Dünden kalanların ağzını bağlar Sırtımda koyacak yer arardım Belli belirsiz susmalarım olurdu Ne boğazımı temizlerdim Ne de lügatime seslenirdim Çok uzak olmayan bir köşe buldukça Hıçkırıklarımı usulca bekletirdim. Öylesine yaşadığım çokça saat sayardım Ağzıma tat vermeyen heyecanları yaşardım Gözlerimin gülmesi sadaka Ağlaması ise zekat sayılır Ben çalmadığım mutluluğun Hapsine yatardım Sonra derdim hep sonra Öğrendiğim tek şey bu olmasa da Sayıklardım umursamazca Ellerimin içine bakıp yas tutarken Zavallı bir ilham kımıldardı gönlümde Kalkıp da koru ateşe dönüştürmek isterken Çölde bulduğum suyla yıkanırdım Bedenim kirden kalıp tutmuş Ruhumun namusu kayıplarda Kürek kemiğimde duyduğum acının adı Göğüs kafesimde sakladığım varlığa konmuştu Bağırmak bir yana dilim kalkıp inmezken Sözünü etmediğim gelecek Geçmişimin sofrasında oruç bozmuştu. Siyahı sevmek bir nimetti İtiraf etmesem de kendime mecburiyetti Yoksa cismimin değdiği kalemlere Neden siyah sayfalar dünya olsun ki Neden geceleri beklediğim kadar Gündüzler beni kovsun ki? Bu kadarı bile fazla geldi dersem Huzuruna yatacağım kapı kalmazdı Bir makas ve bir tutam siyah perçem Benim tek hatıram olmazdı. MEHMET EMİN ŞAHİN |