YÜREĞİN YONGASI...
Nazdan çok öte darmaduman ukdelere sığmayan,
Dermanından feragat ettiğimi bir güncenin tefsirinde Belki de bir bukle huzura yelken açtığım Devrik bir tümcede beyanatı sersem sepelek bir ömrü de Yâd edip ölümsüzlüğümü ilan ettiğim sonsuz dizede: Hem de en muteberi yalıtılmış kaya tuzuna rağbet eden Tuz ruhu yalnızlığın fevri çaprazında İdame ettiğim gün ve gece. Soytarı imlerden tekerrür eden sükûtun özleminde Şu bağnaz gölgelere rağbet etmediğim, Tefrikası kayıp bir istikamette son sürat taşa tuttuğum Benliğime bilmukabil derken bir dostun selamı Hele ki boğuk bir ses perdesine itibar etmezden önce En sakil beyanatım… Kırptığım son yıldızda Aradığımdan çok öte pervasızlığın kıyamet habercisi tokadı Yine de ucube bir resmin solduğu gönül bahçemde Hangi badire ise yüreğin isyanı Belki de toz konduramadığım ikbalimin aşk yüklü sanrısı. Sus ki susmaların göçebe fiiliyatına giydirdiğim Siyah cübbenin nazarında saf kan bir aşka meylettiğim her Satır arası ettiğim rükûda Gönlün kıdemli yoldaşı Beynamaz bir gölgeyi de bertaraf edip Sığındım sığınalı boşluğuna gök kubbenin. Son bir rota, Son bir dalya, demek olmasa da maharet Tümden gelen coşkuyu yüklenip bir köşede Ve çömeldiğim son durağın kırık pervazına konan Bir güvercine nazire eden doğadan bir husumet nasıl Gelmez ki benliğe Varsın sürgün et lehçemden doğan Hangi gölgeyse yüreğin yongası. |