BİR TAS SICAK ÇORBA, ALLAH AŞKINA...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Yemen’den yazlık kıyafetleriyle (yaya olarak) yola koyularak 4 ayda Erzurum’a varıp (kasım 1914) Eleşkirt’de Rus Kafkas ordusunu durdurmayı başaran 3. ordunun genelkurmay belgelerine göre harekattan hemen önceki toplam mevcudu 190bin insan ve 60bin hayvan olup karşılarındaki Rus Kafkas ordusunun da mevcudu 100bin dolayındandır. Ancak osmanlının iaşe durumu korkunçtur. 6 aylık iaşe için gerektiği hesaplanan 88 milyon kilo hububat yerine ambarlarındaki mevcut sadece 1,25 milyon kilodur.
Giysisiz, iaşesiz durumdaki askeri -39 derecede düşmanın üstüne sürmeyi göze almayan Hasan İzzet Paşa Rusların peşine düşmez. (Orduyu Eleşkirt’de tutar) Başkomutan Enver Paşa Alman kurmay ve generalleriyle Erzurum’a gelerek hocası olan Hasan İzzet Paşa’ya çıkışır. – Hatalı Davrandınız.. Başarılı olamadınız.. Şimdi hemen harekete geçip Rus Ordusu’nu yok edeceksiniz. – Olmaz.. Havaları görüyorsunuz. Bu şartlar altında bir harekat faciaya dönüşebilir. – Eğer hocam olmasaydınız sizi idam ettirirdim. !!!.. Olmaz.. Havaları görüyorsunuz. Bu şartlar altında bir harekat faciaya dönüşebilir. Böylece hemen Hasan İzzet paşayı görevden azleden ve komutanlığı ondan devralan Enver Paşa askere bir konuşma yapar.. -Ayağınızda çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm.. Lakin karşınızdaki düşman sizden korkmaktadır. Yakın zamanda Kafkasya’ya gireceğiz. Orada her türlü nimete (ganimete) kavuşacaksınız. İslam aleminin bütün ümidi sizsiniz !!! Zemheri denilen kışın en soğuk günleridir. Kar kalınlığı yer yer bir metreyi geçiyor, sıfırın altında 39 derece soğuk düşmandan daha tehlikeli… Gündüz başlayan yürüyüşte yumuşayan çarıklar gece donmaya, ayakları mengene gibi sıkmaya başlamaktadır. Adım atmak neredeyse imkansız.. Askerler donmamak için oldukları yerde atlıyor, zıplıyor, kendini yerden yere vuruyorlar ama nafile.. Ayak parmaklarından başlayan donma yavaş yavaş tüm vücutlarına yayılıyor. Kimi yere çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağaç gövdesine dayanmış. Ortalık kardan heykellerle dolmuş.. Beyköy ve Başköy’e ulaşmayı başaran sadece 3.200 kişi(24 aralık 1914). Koca ordu bu kadar kalmış. “”Onları teslim alamadım.. Çünkü bizden çok evvel Allahlarına teslim olmuşlardı”” diye yazmış raporuna Rus kurmay başkanı Pietroviç. Bu sırada Enver paşa acımasız emrini vermektedir;. Saldırı sırasında geri adım atanı üstü vuracaktır !!! Emrin ardından ibret için(örnek olsun diye) 40-50 kişiyi de kurşuna dizdirir. Daha sonraki infazlar zaten az olan kurşunların ziyan olmaması için iple yapılacaktı. Ağaçlarda donmuş insan cesetleri sallanıyordu. 1 Ocak 1915′de Albay Hafız Hakkı paşa acı gerçeğin farkına varır ve durumu başkomutan vekili Enver’e şöyle açıklar;. – Bitti paşam.. Ordumuzun kısm-ı küllisi (tamamı) mahvoldu… Herşeyin bittiğini ancak o zaman anlayan Enver Paşa Albay Hafız Hakkı Bey’i paşa yaparak 3. ordunun başına geçirdikten sonra Erzurum’a doğru yola çıkar. 5 ocak 1915 günü Hafız Hakkı Paşa geri çekilme emri verir ve böylece (rusları gafil avlamak sevdasıyla başlanan) Sarıkamış Harekatı kendiliğinden sona ermiş olur. Daha sonra bir alman generali Sarıkamış harekatını “çabukluğu ve kesinliği ile Dünya Harp Tarihinde benzeri bulunmayan bir askeri felaket” olarak nitelendirecektir. 1933′de yapılan Genelkurmay açıklamasına göre zayiat (kayıplar) 109.274 kişi. Yine ayni genelkurmayın 2007′de internet sitesine koyduğu bilgi notuna göre ise tek kurşun atmadan 60bin asker şehit olmuş. Kimi zaman 60 kimi zaman 90 bin olarak da telaffuz edilen (ve en az karşısındaki Rus ordusunun tamamının büyüklüğü kadar olan) bu kayıplar yönetimin basiretsizliği sonucu bir defada verilen muhtemelen en büyük kayıp olarak tarihe geçmiş olmalıdır. Erzurum’dan otomobille Refahiye-Suşehri üzerinden İstanbul’a ulaşan Enver Paşa cici karısı Naciye Sultan’a sarılır. Ardından Cercle d’Orient kulübünde verilen ziyafete katılır. İstanbul gazeteleri Genel Karargah’ın zafer bildirisini yayınlar. Ordumuz Sarıkamış’a kadar ilerleyerek kesin bir zafer kazanmıştır(!) Ancak, bunun ardından Enver Paşa basına öyle sıkı bir sansür uygulamış ki yıllar yılı Sarıkamış faciası hakkında gazetelerde tek satır bile yazı veya resim çıkmamış. Paşa, 3. ordu mıntıkasında zayi edilen asker sayısının aslında 60 bin civarında olmuş olması gerektiğini hesaplayan Harbiye Nezaretinin Ordu İkmal Dairesi müdür vekili Miralay Behiç (Ekin) Bey’e de şöyle demiş; Bunlar nasıl olsa bir gün ölecek değiller miydi?..
Bu şiirin hikayesini okumadan şiiri okuma lütfen.
------------------------ Yıl dokuz yüz on beş, Sarıkamış’ta. Eksi otuz dokuz, o kara kışta. Tek kurşun atmadan düşmana, puşta. ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---Bir değil tam doksan binim buz tuttu Ermeni Tığası arkadan vurdu. Tifüs ile açlık belimi kırdı. Tipi,boran dersen tuttu savurdu. ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---Gecem zaten buzdu, günüm buz tuttu Donmuştu ellerim, saçlarım, kaşım. Kirpikte saçaktı kanlı göz yaşım. Secdeye kapanmak isterken başım ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---Kıbleye döndüğüm yönüm buz tuttu. Üstte başta ne var delik delikti. Şehit naaşları bölük bölük bölüktü. Toprak buz kesmişti, sanki çelikti. ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---Mezar kazamadık, sinim buz tuttu. Bu nasıl belaydı, nasıl bir zulüm. Yoktu yer yüzünde böyle bir ölüm Şehadet şerbeti sundu Resulüm. ---Bedenim buz tuttu tinim buz tuttu. ---İmanım buz tuttu dinim buz tuttu. Bizden çok uzaktı şanlı bir zafer. Bu nasıl cihattı, nasıl bir sefer? Kala kala kaldık bir avuç nefer. ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---‘’Medet’’ dedim lakin ünüm buz tuttu. Rus’un kışlasına yaklaştığım an. El kaldırıp dedim ‘’Aman..El aman. Halime ağladı Moskof komutan ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---Yarın çok uzaktı, dünüm buz tuttu. ‘’Bir tas sıcak çorba Allah aşkına,’’ Deyince düşmanım döndü şaşkına. Varmak üzereyken cennet köşküne, ---Bedenim buz tuttu, tinim buz tuttu. ---Öfkem uçtu gitti, kinim buz tuttu. |
hatırlandıkça feryat ettiren
vefalı kaleme saygılar