Salomonun Meyhanesi
Bulutların
anlaşılmaz homurtusunda tek bir yıldızın bile olmadığı, buram buram hasret saçan, yağmurlu gecelerden bir gece. Haşin esen rüzgarına kapılan kuru bir yaprak, miadı dolan mefta gibiyim. Mekan salomonun derme çatma meyhanesi. Kapı açıldığı andan itibaren derinden gelen keskin anason ve şarap kokusu sigara dumanıyla yalayıp geçer yüzünü. Kırık masa ve sandelyelerde her zamanki gibi full, gramofondaki taş plakta türk sanat musikisinin kuşağa hoş gelen sedasıyla, sarhoşluğun edasında efkar ve acı sözlerinse bini bin para. Kadehler tokuşurturulur, efkar dağılırken dört bir yana, beti benzi atan buruş buruş yüzler, saçlar tarumar, dudaklarda dökülmek üzere olan isyanın beş harfi. Yorgunluktan komaya giren gözlerde, bunalım takılan ruh hali. Titreyen ellere aldırış etmeden iki nefes çekilen cigara, ardından sussuz götürülen bir duble rakı. Şerefe nidalarında kalkan her kadeh sonrasın kafalar dahada çakırkeyf. Saatler ilerledikçe isyankarlığın yerini, derin bir pişmanlıkla derin bir suskunluk alır. Salınarak çıkışlar başlar, kimisi yürümekte zorluk çeker, bir diğeri destek verir kaybolurlar gözden. Acı ve hüzünler ise şimdilik cebimizde, amma velakin bizleri bu hale düşürenlere sülale boyu sinkaf’lı küfürde ihmal edilmez.. .....Mete Tekçe..... |