DERYÂBKapımda Heybesinde kırkyama sevdâsını omuzlamış Sessiz yorgun bir Sonbahar Parmakuçlarımda Şâirine başkaldıran Bir cehennem dolusu kelâm-ı hâr Ömrümü her anına çaput çaput bağladığım Tenimden mevsimlerini kemik kemik söken ömr-ü Yâr N’eyleyim Saç tellerimde es veren Hüzzâm yağmuru N’edeyim Ağyarla gönlüme nağme nağme perdelenen surûru Hangi yana dönsem kıblesizim yönsüzüm Hangi ahla dövünsem Hangi aşkla dövülsem İğne iplik teğellenir gözlerime O ıslak yüzün Yok şekvâm inan Bilirim En çok da bu mevsimde yakışır Aşık’a hüzün Antik bir hüznün taş sokaklarında Gözlerimin gemini parçalayan tuzuyla mahmuzladığım Nişaburek nağmeli nallarıyla Tımar edilmemiş bir yılkı bedeviyeti Otağ kurar göğsümde Uzun etegini Semânın abûs tirşe yüzüne savuran Bir Kahkeşan’ın Bir Samanuğrusu’nun ellerinden kayıyor ellerim Feyezân seyyal yangınını tenimde söndüren Birkaç müntehir nova Ben yine gurbetim kendime Ben niye elgin YanSızım Bunca telâşesi bir kafeslik yüreğimin Avuçlayarak asûmânın çarşafını Sektirişim nücûmu Apalak döşüne Şems’in Onca kampana Onca helâcan Ayak direyişi Geçtiğin sokaklardan esrik gölgemin Bir şiirin saçlarına dökülüşü G’ece g’ece ellerimin İçirişim dudaklarına İbrişim ibrişim Damağımda kalan son kafiye telvesini Bir Eylül başı Bağbozumunu meze diye ezişim Hicazkâr bir meyin kadehinde Onca tantana Onca heyacan Sana mıydı Boşuna mıydı |
Kalemin susmasın
_________________________________Selamlar