AH GÜNCE, SEVGİLİ GÜNCE...
Sonsuzluğun nüktedan ışıltısı:
Birbiri ardına devirdiğim nidası yitik şarkılar da Kayıp verdiğim beşinci mevsimin en büyük yanılgısı. Hem de ilke edindiğim kayıtsızlığıma yığdığım Anlık cümleler… Pervasız belki de asılsız, Ya sonrası? Akla zarar titrek bir gölgede, Yitip gitmelerin ertesi Bağdaş kurduğum kuytumda Kuruntularımı dahi yaftalayan o lügati Mademki izlek bildim döktüğüm her gözyaşında, Kurulamaya da niyetim yok doğrusu, demek ki Boyutsuzluğumun rükûsu? Ah günce sevgili günce: Soruları istiflediğin sır yüklü her sayfana yığdığım külfeti Görmezden gelmişken Tüm istemin belki de en münafık düş’ün rabıtasında; Sıralı sırasız ölümlerin kucağında: Hani, demlenmekle eş değer Boyunduruğun ruhu Sözden ibaret bir kıvılcıma denk düşmek mi Yangınların en cefalısı? Cafcaflı hükümler midir ikbalin, Yoksa devrik bir rotayı bilmişken mesken: Hem de desturu yitik bir faninin elinden içmişsen O acı suyu, Deme sen de ne olur: Asla deme: Sıra sende, Hem bilmez misin alışkınım ben ölümlere: Tüm soytarı aymazlığında ömrün, İhanetinde belki de şu yitik imgelerin, Tozu dumana katan kerametinden midir yoksa Sokak çalgıcılarının? Hani şu yüzü olmayan adamlar Ya da yüzsüzlüğü maharetten sayanlar: En demli serzenişe yığmışken öbek öbek; En sıtmalı ölüme de vermişken paye… Ölümlerden ömür biç payıma, Demek kadar da asılsız bir yergi Şu kayıtsızlığımın pervazında Yetim verdiğim kim bilir kaçıncı yenilgi? Layıkıyla gitmeyi bile heba ederken Yüreğin tecellisi: Sona kurmuşum madem sarkacı, Saya saya bitiremedim kayıp suretimin Esrar yüklü pervasızlığını. |
AZAP tarafından 9/16/2016 6:34:26 PM zamanında düzenlenmiştir.