Karanlık odalar
Boğuk bir aşk çağı şimdi yaşadığımız
yüreğim çırpınıyor ikide bir mahzendeki sığınak gibi karanlık odalar uzaklardaki o kenti düşünüyorum bir dost kapımı çalıyor hatır sormak için gelmiş karlı dağlardan baş ucumda dindirilemeyen kuşkularım hatır soruyor bana bu dost elinde geyik boynuzundan armağan belki biter bu özlem, kırılır kadehler belki bizim için de bir dua okuyan vardır o erenler toprağında bil ki tarlalarda güneş var bil ki düşlerimiz o uzak zifirlerde bir kent ayaklarımın altından geçiyor, bağcıklarım çözük düşlerimde bana “geeel” diyor o kent bir kent baba yurdumda bize ağlıyor dudakları ıslatıyor çoban çeşmesi bir kent taa orada ‘gitmesek de, kalmasak da...’ al toprak, sıcak toprak, soğuk sıcak suları karşımda gurbette geçen gençlik al toprak hep uzaklarda hem de çok yakında bir düş ellerimden sıyrılıyor çığ yaklaşıyor, ben uzaklaşıyorum kapımı çalan dost ayağıma basıp duruyor ikide bir doyumsuzluklara, öfkelere meydan okuyor aralıksız şarkılar söylüyor çocuk korosu sanayi çöplüğünde buruk bir yalnızlık adamın gözünde ağlayan bir gençliğin seyir defteri karanlık odalar vardı geldiğimizde buralara birliktelikler vardı karlı gecelerde... biz de mi katıldık bu azrail kervanına sanki bir karabasan şiiriydi geçen zaman Oslo tiyatrosunda bir geçkin dul Edinburg’ta mavi saksılar, doğum günleri ne bayram, ne noel paramparça bir bahar acılar ve o acı cadılar bohem kadınlar ve kaçamaklar “son pişmanlık neye yarar” diye inliyor şarkılar “her şeyin bedeli var...” yitmiyor kafeler ne de barlar buralara geldiğimizde biz karanlık odalar vardı vardı... belki buruşuk bir mektup çıkar kutudan yeni bir film gelir sinemalara kat kat büyür karşımda kışın buzları belki de bir açık hava tutukluluğu bu kalbini ver bu türküye dost bu ü l k e m i z d e n geliyor yüreğim çırpınıyor ikide bir yaslarda mıyız? yoksa soğuktan mı bu... otların uçlarında kırağı dinlemem artık akşamları yırtar kuru yaprakları yellere savururum yüreğim çırpınıyor ikide bir ceylanın gözleri bulut rengi penceremde o kara kış, tipi ve eski mektuplar şimdi tarlalarda güneş vardır belki burada karanlık odalar... Cem Güneş |