eylül sancısı/...
eylül, sarıl bana sımsıkı kollarına al
her sevginin baharında gri fırtınalar var titriyorum yavaştan, rüzgar getirir kokunu eylül, sen hep mısralarda hüzünlerle kal sarılıyorum umuduma gözlerimde nem hep ağlamaklı haldeyim, hüzün, ötesi ve ben günüm geçer sessizce, içime yağmakla meşgulüm sanki toprak kokusuyla özdeşleşti çehrem aslında seviyorum ruhen hüznümü bir dolu dünyam var sakin ve sessiz atıyorum kendimi derinden denizlere çıktığım her yolculukta sular esrarengiz sana hep hüznü yüklerler, bense uzaklardan bakış tesellim, seni andıkça ne matemim kaldı ne de kış mevsimlerde sever, hissetmezse kımıldamaz yaprak eylül sancısı, döküleni toplar ve yaslar bağrına kara toprak... içtenlikli bir gözyaşı, patlayan bir volkandan bin kat daha tesirlidir, hep derinlerden gelir. ya dinmeyen acılar var, kanayan bir yaradan kalbe saplanan zehirli bir oktur, ızdırap verir. insanları tanımak isterdim mevsimler gibi, iyi günde de kötü günde de yeşerse umutlar toprak vazgeçmemiş sevdasından kanat takmış semaya gökyüzü kalkandı toprağa ve sanki kucaklaşmış bulutlar hissiyattır pişer yüreğinde olgunlaşır nağmeler hissedilirse akseder güzellikler damarlarda kan gibi yürek kanar, gözler cengaver, kıpır kıpır sahneler cevvalleşir sığmaz bendine, kördüğüm olur ağ gibi bir parmak dahi olsa hissettir mutlaka sevgini sevdasız bir insanın ömrü, solmuş bir gül gibidir gökyüzüne bakan güller duadan alırmış rengini çileyi yudumlayan bir aşk, inan bir ömre bedeldir istisnasız sevgimizi verdik, gece gündüz karşılıksız sevgi hissetmektir gönülden, bir beklenti olamaz bizde ne derin bir yaradır bu, rüyada bile kesmedi hız bu bizim içimizden gelenlerdir, riya yoktur kalbimizde dil sevgisiz olsaydı ne söz taşırdı yürekten ne de içeriden gelenleri anlatırdı rahatlıkla üşüyen bir kalp varsa, sor kendine yürekten eylül/ mesafeleri uzaklaştıran dildir, yazılanları hatırla yusuf erdoğan |