Mavi Martı soluk maviYedi göbekten İstanbul’luyum adımı Martı koymuşlar eski viran satılık bir köşkün kayıkhanesinde unutulmuşum ben ikinci eşten son torunmuşum öyle diyorlar evin kızı büyüdüğünde birini sevmiş yabancı bir gençmiş evin kızı maviyi çok sevdiğinden ve de delikanlının gözleri mavi ya adımı mavi martı koymuşlar yıllar ve zaman silmiş maviyi Martı kalmış soluk cansız bedenimde oysa eski bir emektarım bu gözlerim neler gördü neler evin nazlı mı nazlı kızı yabancıdan hamileydi adam habersiz bırakıp gitmiş kızı kızın despot babası apar topar uzaktan bir akrabasıyla evlendirmiş öyle duymuştuk evin bir de cici oğlu vardı satıp savurdu köşkü şimdi bilen yok nerededir nicedir adımı koyan nazlı kız beni sever okşardı dökülünce boyalarım giyer tulumunu boyardı beni maviye her seferinde eski İstanbul hatunları küçük su çayırına gezmeye gider kayık sefaları yaparlarmış şemsiyeli feraceli hatunlar ne zormuş o yıllarda birine sevdalı olmak dersek yanılırız oysa bizim mecburiyetimiz yok gizlemeye saklamaya sen karanlığın sancılı prensesi olmayı yeğliyorsun kimin ruhunu taşıyorsun eski viran satılık bir köşkün kayıkhanesinde unutulmuşum kendim için bir şey istiyorsam namerdim paşa zademin hisleriyle hisleniyorum şimdi hep düşünüyorum gidenler mi kalanlar mı unutulur 26/Ağustos/2013/Pazartesi/Bodrum Yüksel Nimet Apel |