DÖRT KOLLUYA BİNDİRDİM
DÖRT KOLLUYA BİNDİRDİM
Temel bir hastanede, Gasilhane imamı, Dünyadan göçenlere, Veriyor son selâmı. Dursun’un yolu bir gün, Düşer bu hastaneye, Gezer bütün katları, O da bilmez, ne diye. Bakar ki bir kapıda, Gasilhane yazıyor, O sıcakta, içerden, Serin hava sızıyor. Merak eder, acaba, İçeride neler var, Kimseye sezdirmeden, Hemen odaya dalar. Bakar ki bir taş yatak, Üstünde ince yorgan, Daha ne istesin ki, Budur derdine derman, Hemen yatar yatağa, Der ki, Az kestireyim, Kimsecikler görmeden, Biraz keyif süreyim, O, rahatla uyurken, Temel girer içeri, Birden gözleri parlar, Teneşirde müşteri. Der ki, Hiç beklemeden, Vazifemi yapayım, Mevta yakınlarından, Bahşişimi kapayım. Getirir sıcak suyu, Tası alır eline, Horon havasını da Yerleştirir diline. İlk tası döker dökmez, Dursun basar feryadı, O, uyku derdindedir, Yarım kalır muradı. Bir feryat, bir gürültü, Yıkılır hastahane, Herkes koşar kapıya, Sorarlar, Bu olan ne? Az sonra bizim Temel, Gasilhaneden çıkar, Biriken insanlara, Şöyle bir üstten bakar. Başhekim sorar hemen, Bu ne gürültü böyle, Neler oldu içerde, Bize doğruyu söyle. Temel döner hekime, Der ki, Sayın amirim, Siz hiç merak etmeyin, Ben işimi bilirim. Az önce gelen mevta, Az biraz huysuz çıktı, Bana itiraz etti, Tatlı canımı sıktı, Tutturdu, Ben ölmedim, Gitmem öbür tarafa, Dedim, Nasıl gitmezsin, Olur mu böyle kafa? Aldım gasil tasını, Kafasına indirdim, Birazcık zor olsa da, Dört kolluya bindirdim. |