YENİ YETME BİR SÜKUNET...
Sureti kayıp tezahürlerde satılmış masal kahramanları
Ve hicap duyulası varlıkların tekelinde Anlık rötuşlarla peyda olan düş mağdurları. Yenik onca tahayyül; Nasıl da sabırsız atlas yorganların sıcağı kadar yeknesak Ve soluduğum zehirden arda kalan en acımasız Yitiş belli ki dış mihraklar yontarken dipsiz gölgeleri Sancıları ayyuka çıkan doğum öncesi bir izlekte Vuku bulan yeni yetme bir sükûnet. Belli ki bedeli ödenecek, Belli ki sona ermeyecek. Sus payı sakıncalı ne çok söylem, Adı kayıp kendi kayıp kıtaların Karınca kararınca ahvali, sükûtu yâd eden bir ömür güncesi: Kâfir ve düşkün ne çok sakınca, Ne çok aşkı yadsıyan sanrı yüklü hezeyanlar kadar Devrik suretlerden yansıyan Hicap yüklü bekleyişler peyda olurken, Gönül teknesinde süzülen yetim düşlerden arda kalan. Zaman ki zamansızlığın tecellisinde, Naif bir teselli hatta düş bozgunu bir rehavetten Arda kalan gölgeli bir sağanak: Çeperinde bozguna uğramanın maliyeti Yine o ölü güncede, Bin bir hezeyan yüklü seferberliği En kısık sesli mecra. Elimde kasveti yalnızlığın, Yalnızlıktan öte bin bir eda yüklü Bir kıblede ölü düşlerin doğurgan ve buyurgan Tınısı. Yetmezmiş gibi, Devre arası yolculuğum, Günden geceye seken bir çiftetelli, Boş boğazlığı yumruk büyüklüğünde Nasıl bir külfetse, Başıbozuk bir pergelin izdüşümü Yine sürüsüne bereket bir imin tekelinde Savurduğum en savruk nida: Duyulmazın ötesinde, Görmez gözlerle karşılaşmak kadar akla zarar Sezilerin deviniminde yitip gitmekten beter Kayıplara okuduğum onca duada Duyulmaz mı sanırsın iç sesim? Hem de nasıl, dercesine, Kudretini bağışlayan bir gölgede kaybolmuşluğum; Gözden düşen üç beş yaşa bakmadan, Gözden düşe düşe Sefil bir beşerin himayesinde Yine o mağdur hikâyem… Ne mi kaldı sona, Bencileyin düşmüşken yolum, Yoldan çıkmadan evvel son durak: Kisvesi belli ki örtülü yalnızlığımdan Arda kalan son katresi Gönül baz sevinçlerimden çaldırdığım Tek hece ve o sefil, berduş cübbesi Üstüme geçirdiğim aşk kafilesi tümcelerin Devrik rotası. Yine kapıp koyuverdiğim en yaş’lı isyanım, Süzgün nidalarla süslediğim Batıl hatıratı dünsüz yarınlarımı Çaldırmazdan çok önce… Hangisi ise rağbet ettiğim gönülsüz kucak, Fazlasıyla sığ olsa da içine düştüğüm çukur Yine de nazenin bir dokunuş, Nasıl da elem yüklü; Fazlasıyla sağdık bir hüküm bir o kadar biteviye Payıma düşen. Tufanlardayım ve kayıplarda, Sonu revnak bir günce işte; Hele ki kayda geçirdiğim onca sıra dışı imge: Belli işte yitip gitti isyan pazarında Varsıl bir aşka bel bağlayıp, Sağdıcı melekleri bile hüzne boğan. Artık bir sayıyım fazlasıyla sonsuz, Asil bir harfim belki de; Aşk iken mağdur ve özleme delalet. Kaçıncı seyrinde olsam da yüreğin Tutanaklara sığdıramadığım En mağdur öngörü iken El aman, demek nasıl da hicreti gönlün, Kavuşmadan gün geceye… |