nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnö
Ben onda bütün eylemleri çözerdim de
Anlamadım ne işi vardı Yahya’nın güvertesinde Lombozlarda buzdan bakışlar gördüm / buz gibi bir şey Munis bir vedayla sallandı kollar Ve gemi alarga Nasıl bir lanet Kara kirli mavide yüzen koca Azrail Zürriyeti bozuk bir kadın gibi Takmış da yeni yetme martıları peşine Ki- martılar utangaçtır şehrimde Duyulmadık küfürler dizdim / tükürdüm sulara Uzaktan gülüyordu binlerce silyon feneri Bırak onu, dedim O elinde iki ayrı yüz taşıyan adamı bırak O su püreni Onun avuçları ıslak sardunya, acı karanfil kokuyor Hala taptaze ben kokuyor, bırak onu Bu şehri efsane diye boynuma astı Mührü-sadareti yoktu ama Hatırıma kaldırdı mesaileri Âşık olmadığı kadınları öpmezdi En uzak yıldızlar kadar severdi beni “Yalan! Külliyen yalan” diyor, sudaki aksim Aralıksız ilahiler okuyordu elinde rozanyasıyla Sanki adı Meryem / sanki tanıdık bir Yahudi / sanki ben değil Ey! Sarı bir yılan gibi Denizin dizinde uyuyan şehrim Çivitli tüllerden sızan günün hatırına Deli kız gecelerin hatırına Söyle doğrumu Tenimi delip geçen yalan üstünde mi yüzüyor bu gemi “Yalan! Külliyen yalan” diyor Meryem Çıkarıp başını sudan Ey! Şehrim Durdur gemiyi / sustur Meryem’i Adım başı yar olsun / öpsün her gece onu martılar O da beni öpsün /Meryem’e inat öpsün Durdur gemiyi Artık tanrıları çağırma vakti |