10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1444
Okunma
Ben onda bütün eylemleri çözerdim de
Anlamadım ne işi vardı Yahya’nın güvertesinde
Lombozlarda buzdan bakışlar gördüm / buz gibi bir şey
Munis bir vedayla sallandı kollar
Ve gemi alarga
Nasıl bir lanet
Kara kirli mavide yüzen koca Azrail
Zürriyeti bozuk bir kadın gibi
Takmış da yeni yetme martıları peşine
Ki- martılar utangaçtır şehrimde
Duyulmadık küfürler dizdim / tükürdüm sulara
Uzaktan gülüyordu binlerce silyon feneri
Bırak onu, dedim
O elinde iki ayrı yüz taşıyan adamı bırak
O su püreni
Onun avuçları ıslak sardunya, acı karanfil kokuyor
Hala taptaze ben kokuyor, bırak onu
Bu şehri efsane diye boynuma astı
Mührü-sadareti yoktu ama
Hatırıma kaldırdı mesaileri
Âşık olmadığı kadınları öpmezdi
En uzak yıldızlar kadar severdi beni
“Yalan! Külliyen yalan” diyor, sudaki aksim
Aralıksız ilahiler okuyordu elinde rozanyasıyla
Sanki adı Meryem / sanki tanıdık bir Yahudi / sanki ben değil
Ey! Sarı bir yılan gibi
Denizin dizinde uyuyan şehrim
Çivitli tüllerden sızan günün hatırına
Deli kız gecelerin hatırına
Söyle doğrumu
Tenimi delip geçen yalan üstünde mi yüzüyor bu gemi
“Yalan! Külliyen yalan” diyor Meryem
Çıkarıp başını sudan
Ey! Şehrim
Durdur gemiyi / sustur Meryem’i
Adım başı yar olsun / öpsün her gece onu martılar
O da beni öpsün /Meryem’e inat öpsün
Durdur gemiyi
Artık tanrıları çağırma vakti