1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
706
Okunma
Yüreğindeki musalla taşına her yatıp uzandığımda
dilinden fatihalar dökülüyor...
eski harap bir yapı gibi garipler mezarlığındayım sanki o saatlerde
bir şeyler mırıldanıp yanımdan gecip gidiyorsun
benden daha ölüsün
hani desen ki üzülüyormusun ben biliyorum da sen görüyormusun göz bebeklerine oturttuğun buzlar erimeden anlayamayacağım hiç bir değişimini
içimden yazasım geldi işte öyle
yüzüne söylediklerim yüzüne söylemediklerim ve
söylemek isteyip te söyleyemediklerim uzun bir tren katarı oldu son istasyon dudaklarındı orada durdu
bilmem hissettin mi demirin soğukluğunu
şakağıma dayanmış bir tabancanın namlusu bile ne bu kadar korku ne bu kadar acı verebilirdi
senin gülüşlerini dondurduğun o günden beri dağımdan kalan lavlar seni eritmeğe kafi gelmeyecek ki
sana dair yaşadığına dair hiç bir yazıt bulunamayacak asırlar sonra
buz dağları gözlerinin donmuş hücreleri yanında sönmüş yanardağlar kadar sönük kalacak tarihe geçmişin adın anılmayacak
sözlerimden hiç bir şey anlamayacaksın gözlerden bile anlamadıktan sonra
ne aşk dilinden ne cik cik öten kuşların dilinden sultan Süleyman bile olsan anlamayacaksın
Gözlerim ki kırk mağara damlasıyla damıtıp kurban adamıştım bakışlarına
anlamadın
anlayamazsın da
şimdi olduğun yerde kal bir vakur heykel gibi dur kaidende
ve burda bekle kımıldama
taştan iyidir işlenmiş bir taş belki bir yerinden hayat bulursun
hayat fışkırır da bir yanık yer bulup sızlatıp yüreğini düşersin peşime
o zaman beni nerde bulacağını biliyorsun dön kendine ben hep sendeydim bir yere gitmedim ki
6/Nisan/2010/Pazartesi/Bodrum
Yüksel Nimet Apel
5.0
100% (1)