Söylediklerim söyleyemediklerimYüreğindeki musalla taşına her yatıp uzandığımda dilinden fatihalar dökülüyor... eski harap bir yapı gibi garipler mezarlığındayım sanki o saatlerde bir şeyler mırıldanıp yanımdan gecip gidiyorsun benden daha ölüsün hani desen ki üzülüyormusun ben biliyorum da sen görüyormusun göz bebeklerine oturttuğun buzlar erimeden anlayamayacağım hiç bir değişimini içimden yazasım geldi işte öyle yüzüne söylediklerim yüzüne söylemediklerim ve söylemek isteyip te söyleyemediklerim uzun bir tren katarı oldu son istasyon dudaklarındı orada durdu bilmem hissettin mi demirin soğukluğunu şakağıma dayanmış bir tabancanın namlusu bile ne bu kadar korku ne bu kadar acı verebilirdi senin gülüşlerini dondurduğun o günden beri dağımdan kalan lavlar seni eritmeğe kafi gelmeyecek ki sana dair yaşadığına dair hiç bir yazıt bulunamayacak asırlar sonra buz dağları gözlerinin donmuş hücreleri yanında sönmüş yanardağlar kadar sönük kalacak tarihe geçmişin adın anılmayacak sözlerimden hiç bir şey anlamayacaksın gözlerden bile anlamadıktan sonra ne aşk dilinden ne cik cik öten kuşların dilinden sultan Süleyman bile olsan anlamayacaksın Gözlerim ki kırk mağara damlasıyla damıtıp kurban adamıştım bakışlarına anlamadın anlayamazsın da şimdi olduğun yerde kal bir vakur heykel gibi dur kaidende ve burda bekle kımıldama taştan iyidir işlenmiş bir taş belki bir yerinden hayat bulursun hayat fışkırır da bir yanık yer bulup sızlatıp yüreğini düşersin peşime o zaman beni nerde bulacağını biliyorsun dön kendine ben hep sendeydim bir yere gitmedim ki 6/Nisan/2010/Pazartesi/Bodrum Yüksel Nimet Apel |