gitmehançerin kanı akar güle saplandığında yalnızdır sinemde açan her gonca yara… gölgem güneşsiz saçımda yalancı bir bahar tütmekte aklım bulutlu “ha yağdı ha yağacak buğusuna kurak ırmağım saçlarından” hiç tam olamadık ya bir eksik ya da bir hiçtik içtiğimiz tüm yağmurlarda üşüdüğümüz denizler kadar tuzdu nefesimiz uçurumlar kadar keskindi çizildiğimiz yürekler . ... . suskunum suskunluğuma yorgunum yorgunluğum kadar tüm çekip gitmelere hiç bir sokağa hiç bir şehre sığamıyorum gidişine ördüğüm tüm kuyulara düştüğümden beri sızmışım kalemimin ucuna hiç bir satır hiç bir şiir içinden kusamıyor beni öp beni renksizliğimden ya da bir gökkuşağı sıva dudaklarıma savur tüm çiçekleri gamzelerinden ya da en bakırından bir güz eyle gönlüme ağaç ol dal ol düşen son bir titrek yaprak ol süpür süpürebildiğin kadar düşlerimi gülüşlerinden ya da tut sımsıkı en sancılı ayrılığın buz tutmuş ellerinden yankısız bir dağım patikalarım sisli gözlerim gibi zirvem kadar yalnızım ağaran saçlarımda yuvasız bir kartalım pençelerim kendime içimdeki bağlara aşk değdi suskunum tüm gitmeler tane tane içimdeki mahzenlere aşk değdi ayrılığım tüm gitmelere yudum yudum sarhoşluğumdu sana yakınlığım n’olur sende çekip gitme yorgunum yorgunluğum kadar tüm gitmelere... ilhanaşıcıhaziranikibinonaltı |