Kubbe-i aşk
Aşkın kubbeleri bir bir yıkılırken,
Biz aşkın kubbesinde, aşkın ruhuna yudumladık kahvelerimizi. ... Tahtsız bir kral gibi uyu gönlümde. Uyanırsan dokunamam yorgun, dağınık saçlarına. İçimde ukte kalır, utanırım. Dilimin gümrüğüne takılır, gönlümden geçenler. Söyleyemem. Sana dair her şey boynunu bükmüş bekleşir durur. Saat kaçta çalar kapımı, Yaslanacak omuzun. Vuslat mevsimi âmâ, Ham dünya, muamma. Yaşamak için dibi görmek gerek lakin, Ya vurgun yerse, En umulmadık yerden yüreğim. Dayanamam. Belki bir zaman, Mesela bir sonbahar akşamında Kaldıysa şayet aşkın baki olan son kubbesinde Vakit ayrılığı elli beş geçe, Yahut vuslata beş kala. Sen uyu, Geceyi ben beklerim. Yaslandığım omzunda. Uyanırsan, Aldırma, Ellerimde bir tutam saçın, Gözlerim açık uyuyorum zannet. Yoksa utanırım. Gözleri ömürlük, Yüreği sürgün Yâr. |
Mesela bir sonbahar akşamında
Kaldıysa şayet aşkın baki olan son kubbesinde
Vakit ayrılığı elli beş geçe,
Yahut vuslata beş kala.
Sen uyu,
Geceyi ben beklerim.
Yaslandığım omzunda
Ayrılığı beş geçe
vuslata beş kala
bir elin beş parmağı
bundan beş parça
ayrıldık sabaha..