değer diye gözlerin gökyüzüne
bir çay bahçesi sessizliğinde
ömrün bir anının oturuyorum, ellerimde çay-sigara dostluğu karşımda mavisini biraz eskitmiş bir deniz.. bir kadın sürüyerek ayaklarını, -eskitmiş giysilerini yılları gibi- yürüyor umarsızca bir yolu... gözlerinde ne mavilik ne insanlar kafasında kim bilir neler kurulu ellerinde kim bilir kime ne hevesle uğraştığı bir elişi... güneşin rengini açtığı bir mavilik tam karşımda alıyor içimden tüm kirli yanlarımı... aklandıkça sana yaklaşıyorum sen oluyorum yeniden masmavi bir sen.. derken bir kuş tam ortasında dalgınlığımın, dargınlığımın -uyandırırcasına inatla ve seslenircesine bana çığlık çığlığa ve kanatlarıyla dövercesine maviliği- atıyor kendi bir başka maviliğin kollarına, gökyüzüne... uzanıyorum ardından koşaradım çırparak kanatlarımı, değer diye gözlerin gökyüzüne sığınıyorum bir başka tonuna maviliğin.. |