Sevdamızın GüncesiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın O dilerse..
Olur Çağlayanlar durulur Tarassut kulesinin orta yerinde Meşalelerden arda kalan is Bu sevdanın adı nur Müstearı Bu sevdanın kaderinde Izdırap da bulunur Toprak da olunur Ama bulunmaz yeis elleri gül kokan hiç bir neferinde Ey rütbelerinden feragat etmiş reis Boran bu savurur Taneleri her yöne Zemheriyse hele ,ayaz bile kavurur Yok hiç beis Fecri kazip sonrası her yeni güne Başlarız fecri sadık hayaliyle mahmur Ve dağılır daha ilk muştuda sis Bu sevdada, Çile firakla kardeş Firak vuslata yoldaş Vuslat denktir düğüne Mihnet bize celis Sevdamız Ferhat’ın ki kadar halis Ateş böcekleri ağlasınlar kahrından Yüz kez yanar bir kez usulen söneriz Bir kez gider yüz kez mükerrem döneriz Zemheri sonrası bahar öncesi Toprağın ağuşuna emanetiz biz İşte böyle sevdamızın güncesi |
Ama kalbin sırrıyla süveydası arasındaki yol ne kadar da kısaymış.
Süveyda, üzerinde günahların biriktiği kapkara bir noktaymış.
Esvedeyn olmuyormuş kalbimin üzerinde; iki kara.
Ama kalbin süveydası varmış ve o da kara anlamındaymış. Niyet, sevaba götürdüğü gibi günaha da açılan kapıymış. İnsan ikisinin arasında hem malûm hem meçhulmüş.”
(İsimle Ateş Arasında, s. 25–26)
..nazan bekiroğlu..
eski aşklar gibi eski türkçe o da kalmadı be özgürüm şiir yürekten olmuş saygı ile...