Ölüme Davetiye 2
Hayranlık uyandıran bir binanın üstündeydi adam.
Buna rağmen kalbi kırık,bedeni yorgun,ruhu ise çocukluğunun cinayeti üzerineydi. Tüm benliği özgürlüğü arzuluyordu. Belini sıkan kemerinden ve nefesini daraltan kravatından kurtuldu önce, Daha sonra diğer can sıkıcı kıyafetlerinden. Etrafına baktı... Başını aşağı eğdi. Gözü Tanrı’nın gözyaşlarıyla ıslattığı,toprağın üzerindeki ’ateş damlasına’ takıldı. Rüzgar vücudundan geçerken "az kaldı" diye fısıldadı. Derin bir nefes aldı adam. Belki de bu son nefesi idi. Ne bir hayat yaşamıştı, ne de yasamak istediği bir hayat vardı... Son bir adım... Gözlerini kapadı ölümüne şahit olmak istemiyordu. Kendini karanlığa teslim etmek isterken gözlerini ’ateş damlasından’ ayıramıyordu. Saniyeler onu taciz ederken, -Yer yarıldı..; Günahlarını kalkan yapmış masumiyet abidesi karşısında kurmak için sarf ettiği sözleri bıraktı dışarı; "Ve sen günahlarımın masumiyeti beni Tanrı’ya satmazsın değil mi? " |