Deme üstadım demeDeme üstadım deme,derdim ayyuka çıktı. Gökler bir değil, bin bir kutup yıldızı yaktı. Yönü karıştı izin, bıktı yollar gitmekten. Alim usandı ilmi, hep tarumar etmekten. Toplanmış vatanımın üstünde gam kasavet.. Hangi vatanseverin yüreğinde kıyamet, kopuyor hiç durmadan? Duyuyor, görüyorum. Bilirsin, durmadan o soruyu soruyorum. Neden? Asırlardır bu millet gülmez, sen söyle? Nasıl da yürüyoruz, hep öyle ya da böyle? Göğü çadır bildirdin, direği Tanrı Dağı. Erciyes’te kar boran, Balkanlar’da gül bağı. Lakin kurumuş Tuna, kirletilmiş Sakarya! İnecek mi göklerden, şanlı kaptan ı derya? Cevap, kendinde meçhul, meçhul kendine okul. Kalemi kendi kırmış, meçhulde kalmış maktul! Bir canlanıyor gördüm, dağ başında gökleri, İçerimde hissettim, ulu sözün kökleri. Hiç olmamış birliği gördüm avuçlarımda. Ahir zaman dediğin, yandı göz uçlarımda. İşte parlıyor şimdi, ta buradan Kafkaslar. Diniyor Kaçkarların ciğerindeki yaslar. Kartallar kanatlanmış, kurtların gözü kara. Dağı eritmek ister, koşmak için bahara. Beluça’dan, Ağrı’ya, Uludağ’dan, Alp’lere… Sır i derya Fırat’la köprü kurmuş kalplere. Aral gölü seslenmiş, Demir Kapı uyanmış. Çukurovayla Vardar aynı renge boyanmış. Toroslar divan kurmuş, Zagros vadilerinde. Toplanmış yedi iklim, vatan; yerli yerinde. Meskenimiz bir oldu, dağıldı gam kasavet. Türk’üm sala okudu, vefat etti kıyamet. Sevap, cennetten masum, gönül sığmaz göklere. Gönül verdin mi üstad, gökler kadar yüklere! |