ben ki
ben ki kanadı kırık bir kuşum maviye hasret
ben ki ağzında zoka ile dolaşan bir balığım kalbinde yara ile geceleyen aşık yüzü 24 saat asık, hali bitik bir harf ki silik eksiltili bir cümle, düzensiz bir paragraf ve yarım bırakılmış bir kitabım. sağalt beni desem hastalıklarımdan azalt beni desem kalabalıklarımdan salt beni sev desem ben ki göğe kağıt gözüyle bakan ağaçlara kalem, okyanuslara mürekkep ve bütün bu saydıklarımın hislerime yetmeyeceği tasasıyla hüzne müptela sana meftun ve tiryaki olanım ben ki israfil’in üflediği sur hazreti peygamberin taşıdığı nur yusuf’un saklandığı kuyu ömer’in çağlar aşan huyu yunus’u yutan balık içi hep yalnız dışı hep kalabalık olanım musa’nın asası mecnun’un kafasıyım ben ki yanardağın özü sevdiğinin iki gözüyüm ben ki sözleri hep yaralı bakışları hep karalı bir sazın en dertli teli bir ney’in en ağlamaklı sesi bir papatyanın ebedi nefesiyim. ben ki yeri ve göğü yaratanın kulu kölesi kitabının tozu peygamberinin ayak iziyim acziyeti üç beş sözle sınırlı olan bir fakir lakin kalbi okyanus olan bir hakirim geceleri zindan gündüzleri ziyan içinde olan ömrü hep nisyanlarda, aklı hep isyanlarda hep nalan olan, hiç handan olmayanım gülüşü ağlamaklı, ağlayışı dokunaklı kalbi yara bereli, sözü hüzünle cilalı aklı bozuk bir saat gibi hep ona takılı olanım bir çivi gibi bir mıh gibi bir kazık gibi hiç çıkmayacakmış gibi kalbe yerleşmiş olan ve hep orada kalacakmış gibi yaşayan sevgili gitsen ne kalsan ne bir çağlayan vazgeçer mi çağlamaktan bir ağlayan vazgeçer mi ağlamaktan bir dağlayan hakeza varlığında da seviyorum seni, yokluğunda da kalabalığında da seviyorum seni yalnızlığında da tenhada da zahirde de ben ki her iki cihan hüznünü bir yürekte yaşayanım bu dünyayı tarla bilip öte dünyayı harman bilenim hüzün ekip mutluluk bekleyenim ben ki her zaman, her mekan ve herkes içinde tek seni sevenim, ezeli aşığınım |