İLKBAHAR
İLKBAHAR
Nasıl anlatsam bilmem, Kâğıda nasıl sığar Mevlâ’nın hediyesi, melek yüzlü ilkbahar Doğarken nisan bir der, şaka ile başlarsın Kardan bıkmış toprağı nakış nakış işlersin Rüzgârın meltemisin Güneş’in gülen yüzü Mevsimin kusursuzu, yılların nazlı kızı Bozkırın kalbi atar gelişini görünce Çiğdem selama durur gülüşünü görünce Vurgun yemiş çamların iniltileri diner İbibikler sesini sen geldiğin de dener Her gününde bir endam söz bulunmaz destine Bulutlar aşka gelip boşalırlar üstüne Bağbanlar topluyorken güllerin destesini Bülbüller sen de yapar nihavent bestesini Leylekler seyahate gezerken ova ova Her köşende cıvıltı her dalın da bir yuva Boran tipi veda da buzların şevki söner Dağların ızdırabı artık sefaya döner Otlakların üstünde uçuşunca dumanlar Guguk kuşu zikrini yeşilinde tamamlar Kuzunun meleyişi çobanın kaval sesi Bütün börtü böceği aşık eder herkesi Küt küt ses duyarsanız ileriki bir uçta Şirin kaplumbağalar bilin ki izdivaçta Oksijenin bolluğu neşe sunar benize Kekiklerin nefesi şifa olur genize Çeşmenin şırıltısı benzese de yaşlara Damla damla suyunu ikram eder kuşlara Alabalık dere de kurbağa göl de mutlu Kelebekler çiçekte arılar bal da mutlu Yerle gök fıtratını yaşarken azar azar Bu uyumlu düzeni yine insanlık bozar Kıymetli değil midir tabiat para kadar O rengarenk kuşların kafeste ne işi var Yumurtalar tohumlar senin döşünde doğar Yaradan’ın ikinci kitabısın ilkbahar Ahmet Çiftci 24-03-2016 Kastamonu/Tosya |
Çok güzeldi, mısralar yıllanmış şarap tadındaydı eyvallah.
Beğendim…
....................................... Saygı ve Selamlar...