YOKLUĞUN DOKUNUYOR.
Düşlerimin türküleri ,
Umutla kanlı bıçaklı, … Arafta kalmak, artık bana ar geliyor. Dudağımdaki puslu gülüşler... Kalbim de çöreklenen, Sürgün hüzünler. Ustura gibi kanatıyor içerimi… Ey !!! hüznüme müptela, Kalbimin iflah olmaz sesi, Rüzgarda üşüyen Zavallı aklımın gamsız misafiri…! Ben seni; kâkülüne asılmış kırılgan çocuk gibi, Bir sevdanın sancısıyla Islak busende sevdim... Hem de ….bir mevsim sevmedim. Her mevsim sevdim... Demem o ki; Hüzünle yıkanmış İç duvarlarımın yanaklarına, Soysuz medeniyet yazıları yazma ! Örseleniyor ruhum … Bitap düşüyorum… Sensiz üşüyorum… Bitiyorum ben…! İşte ,o zaman umuda yazılan, Hiç bir türkü kesmiyor beni. Yüreğimin doruklarını, Aklımın çıkmaz sokaklarını, Kalbimin sinir uçlarını. Taşlıyor ebabil kuşları, Mirac’ın kutlu şahidi bile kahrından… Bağrında zehirli hançerle Ağırlıyor mihman’ını… Hal böyleyken; sen… El ayası kadar yüreğime, Tüfek çatmış bakışlarını, Bırakıyorsun… Bu yüzden ! Deniz de senin gibi bakıyor artık… Toprak ta senin gibi kokuyor. Bir avuç cam kırığı gibi. ’’Giz’lerime gecenin şavkı vuruyor Bu yokluğun varya..bu yokluğun.. Bu yokluğun bana çok dokunuyor...!! Müşteba Güneş |