11
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
855
Okunma

Ellerin ellerime değdiğinde
Bir rüyanın içindeydik
Adım adım çıkıyorduk
Cilalı ahşap basamakları
Üstümde şifon elbisem
Uçuş uçuştu
Kelebek desenli
Bir elim eteklerimi tutuyordu
Sen siyah takımlarını giymiştin
Mavi mavi bakıyordun
Biraz düşünceli
Susuyorduk yine her zamanki gibi
Biliyorum biz kelimeleri konuşmadan tüketmiştik
Şubat çiçekleri açarken
Ayrılık çanları çalıyordu
Hazan yaprakları savrulurken
Kavuşmanın umudunu taşıyorduk
Yüreğimizde
Eylül heyecanı
Bir başkaydı
Bahar gelmeden gidiyordu
Es geçip yazı
Güvercinlerin ayaklarında asılı
Kala kalmıştı mektuplarımız
Emekliye ayrılalı
Epeyce olmuştu kınalı
Zamane iletişimine
Ayak uyduramadık
Nedense ikimizde
Ulağımız
Süleymaniyede ekmek kırıntılarının
Peşinde dolaşırmış
Görenler söyledi
Eminönünde bir kayık
Yalpalayıp gidiyordu
Gözlerim oldukça aşina
Yalayıp geçiyordu denizi
Rüzgâr efkârlı
Baka kalıyordu
Nice gümüş pullu
Ağların içinde
Kurtulma çabasıyla
Ve yine ben orda tek başına
Düşünceler yumağında
Sorular sorular
Ya biz kadere mi bağlamıştık herşeyi
Kız Kulesi inat ediyordu bize rağmen
Ulaştırmak için sevda türkülerimizi
Seni bekliyorum
Hâlâ bıraktığın iskelede
Senede bir gün demiştik
Randevumuz her zananki saatinde
Bir rüya anı yakalamalı yine
Sayıklıyorum ismini sessizce
Bir tutam saçımla birlikte
Kar çiçeği gönderiyorum
Son nefesim son gayretimle
Eğer ararsan beni
Sedir ağacına sor o gösterir yerimi
Gölgesi yeter tüm sevenlere
Başımda dikili bir taş bulacaksın
En son sözüm
Bekliyorum
Ebedi yerimizde
H. Çiğdem Deniz.