Gülmeyen yüzŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Tombakları dalında kuruyan
O masum gül dalı! Yeşermez, iki gözüm.. Bu aşk kapından kovulalı.
Yeleleri kırlaşmış yılkı
Toyluğu neylersin? Belli ki özlersin bozkırı (!) //..Özgürdük! Deli taylar gibi..// Ruhunu saran, hasretlik yükü Şimdi mi kamçılar, esarete sürgününü? Yalan ağlara takıldın ki, göremedin önünü. Vermem sana, bir lahza da olsa.. Gecelere giydirdiğim, yalnızlık türkümü. O bahtımdı, karadan da kara.. O ki can’dı! Canım da kanayan yara. Bu ayrılığın günahı, vebali boynuna! Şimdi; sana afilli sözler dizsem ne fayda? Kapanır mı mesafeler? Çözülür mü sırlar? Açılır mı yüzüme çarptığın kapılar? Ya hendekler kazıp, barikatlar kurduğun yollar? Neyse, neyse.. her neyse! ! ! Özgür bırak rüyalarımı, bir daha aklıma gelme! Geçmişe borcum kalmadı, tüm bedeller ödendi, o defter kapandı artık! dil-ruba 11 Mart 2016 Cuma (Saat sen de durdu) |