3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1370
Okunma
Dil hâmuş, dîde giryân, gönül mahzun, şikeste,
Bütün renkler kaybolmuş, âfak meş’um bir siste.
Ne gülistanda gül var, ne seherde bülbüller,
Gül, kurumuş vazoda, bülbül suskun, kafeste...
Yüreklerden son kalan sevgiler sökülüyor,
Acımasız bir rüzgârda, boyunlar bükülüyor,
Günahlar, göz yaşları, beraber dökülüyor
Kuru yapraklar gibi, hep aheste, aheste...
Sevgisiz yüreklere, sinsi mel’anet dolmuş
Çiçeklerle birlikte, yüzlerin nuru solmuş,
Sadakat, vefa bitmiş, gerçek aşklar yok olmuş.
En saf sevdada bile, ihanet deste deste...
Öyle bir hazanına ermişiz ki şu dehrin,
Her damla göz yaşında, acısı var bin zehrin.
Bir arabesk ses sarmış, havasını tüm şehrin
Bestekârı olmayan, hazin, meçhul bir beste...
Bu bestede, bir devrin, ’fetret’e dönüşü var,
Yanan bunca kandilin, sessizce sönüşü var,
Işıkların kararıp, perdenin inişi var
Üflenen ’sûr’ misali, bu kahrolası seste...
Ünal Beşkese
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::.
hamuş...............:suskun
dide...................:göz
giryan................:ağlayan
şikeste..............:kırgın, yenik
âfak..................:ufuklar
dehr.................:zaman, ebediyete uzanan zaman
fetret...............:bir işteki aksama, gevşeme, bozulma
sûr..................:kıyamette, İsrafil tarafından üfleneceği
5.0
100% (2)