Yâr ne diyeyim!Şimdi Kanatlarını çırparak Aniden çıkıp gelmişti Çok Heyecanlıydı Göğsü yerinden oynuyordu Hiç Sabit durmuyordu, Merak içinde bakınıyordu Halinde O kadar masumdu ki Himmeti, şefkati müjdeliyordu Onun Konduğu yer Sadece kerpiçten yapılmıştı Ne taş Ne donduran beton Samimiyeti sunan karışıktı O Çok yumuşaktı Yalındı, Anadolu’ydu Bir Zamanlar sinesin de Ağırlamadığı kimse kalmamıştı Hastı Olduğu gibiydi Erdemliydi, vakardı, hoştu Er Meydanın da Palazlanan nadide bir koçtu Azmi Zalime hasım, Mazluma kalkan olmaktı O Sevdalara El sallayan bir yanıktı Ardı Yüzü kızarır, utanır Edebinden başını öne eğerdi Gönül Verdiğini görünce Dayanamaz çok heyecanlanırdı Telaşla Yutkunurdu Kaval üfleyerek efkârını akıtırdı Ona Sine-i feryadını Biriken ahu figanını anlarlardı Artık Ne yapsam Neylesem, kime gitsem Hicranım Hasretle filizlendi Hüzün fidemi nereye diksem Benim Kanadım yok ki Dallara konayım yaprağı anlayım Merakla Mekânları koklayım Kimlerden yârimi sorayım |