ŞÜKÜR DOLU GÖNLÜN PERVAZINDA...
Hüznün rahmeti ve asılmışlığın hikmeti,
O ki peyda olan en içli hazan, Külyutmaz bir ömrün gıyabında Rest çektiğim demli bir yalnızlık, Miadı dolmuş bir öfkenin gıybeti iken İnkârı yâd ettiğim dünün tekelinde En hazin reçete. Gidenlerin ardından usulca nifak sokan Kaderin gizil tehdidi: Olmak ya da olmamak ki tekeri kırık, Tam takır bir gönül ki en devrik cümleyi Teğet geçtiğim ölüm öncesi bir sahtekârlıkla, Gönülsüz bir iç çekiş, Hüznü revnak bir günce: Aslımı inkâra yeltenmediğim o hazinede saklı Tüm mazim, dengini yitirmiş solun Nüktesinde tıkanılmışlığı nefesin, Hicap ettiğim sonu kucaklamadan önce Tanrıdan tek dileğim Yine de kimselere demediğim. Hatıratını yüklendiğim en sakil ve müşkülpesent Tümceye yığdığım ıssız ve bakir bir gönül güncesi, Şu devrik günün bitiminde, Sattığım bir ömürden arda kalan Yine de ıskaladığım gönülsüz bir coşku Adı aşk adı dost adı yok belki de. Belki de belirsizliğin hükmünde sefil bir telaş, Sakil bir yürek Ve en görgüsüz acı: Gönülden bir hutbede kıstırdığım anlık bir hezeyandan Arda kalan, Tekerrür eden Demlendiğim, dertlendiğim ve derlediğim Günlerden bir sonraki durak, Sona rağbet etmesem de Dilimde asla yok tek bir isyan. Dingin bir tecelli olmasa da hükmü Ve asılsız bir rötuş yüreğin karaladığı Ama asla karalamadığım yine de zaman zaman Kandığım asılsız bir suret, Yine de ne inkâr ne nefret. Sevebildiğimden de öte, Sezdiğimden önce yâd ettiğim, Yankısı bulutlara çarpıp da Gölgelerin çeldiği. Sığındığım ama sığdıramadığım, Serzenişi saklı tek bir imgede, Soyutlandığım ve baştan sona aykırı bir reçete, İsmi, cismi olmayan, Kırık bir ağaç kökünden fışkıran hayat zerrecikleri; Sezgilerin de ötesinde vuku bulan üç beş gölge, Kısık sesini duymazken önceleri, Bağırdığım, bastırdığım en büyük darbe. Dünden öncesi yok ne de sonrası, An’ım kayıp, olsa da umudum Yine yürekte saklı. Ah ben ki bencileyin yığdığım dip dibe, Ah sen, diyemediğim en sefil hecesin sen aşk: Tek bir katrede, tek bir hanede gizli Hele ki doldurulmuşluğu şu boyutsuz haznenin, Taşıp içinde boğulduğum müridi hüzün, Tek vazgeçilmezi ömrün paye vermesem de Payidar bir sağanakta solduğum Ve soluduğum hutbede kovuşturduğum gölgeye istinaden, Seğirttiğim yüreklerin çeperi iken En hazin darbede ölgün bir ömrün Elde kalan son hükmü. Bilip bilmeden rast geldiğim en ölümcül hücre Yine içinde devinmekten yana yakıla Seğirttiğim onca tufandan yürekte asılı kalan; Gömüt bildiğim ve yüz sürdüğüm, Ansızın peşine düşüp iz bildiğim, Seyri ki cefa yüklü, Sormadım kimseye oysa: Sefası nerede saklı. Yine de başladığım bir ömrü payidar kılan Şükür dolu gönlün pervazında Soluklandığım anlık bir durak Ve elimde kalan son yaprak, Dünden arda kalan son ganimet: Çözemediği bir bulmacanın en asil karesi, Aşka delalet. |
Özlem Demirkaya &*.*&