ANNEME MEKTUP...2Hava kapandı yine, Birazdan yağmur yağacak. Ben tebessüm verdim yele, Gözlerimde seller koşacak. Yalan değil; Tırnağıyla kazıyan bendim gökyüzünü, Yalan değil; Kuşlara ben yükledim hüznü. Suskundum anne, Yine saçlarım titriyordu. Kâf dağının en ücra bir yerinde, Yalan değil; Bin çiğdem ölüyordu. Uzaklar çatal dilli yılan mı anne? Bu yağmurdan sonra da, Bu yürek dar gelir mi bedene? Oysa ki; Sırça sarayını ben çökertmedim umudun, Yüzünü ben güldürmedim korkunun. Yine kör satıra yatınca şu boynum, Ellerin saçlarımı okşar mı anne? Kırılmış bir boşlukta, Bin yemine dayandı dilim. Özlemin yangın yeri, Ve yanan ta yüreğim. Vakit sorma anne, Vefasız saatlerden,çaldım yelkovanı, Her çarkına sıkıştırdım yürekteki buhranı. Kaç cigara közledim.isyansız gecelere, İşte bundandır belki de hep güldüm ölümlere. Ansızın kapına düşersem anne. Ellerimde yeni tomurcukta yediverenler. Ellerimde yaşanmamış bir hayat... Yüzümün coğrafyasından, Yol bulsun isterim Süreyya. Sayamadım, Sensiz geçen bu kaçıncı rüya. Elsiz kolsuz kötürümleri Alkışladım önümde. Bin kere yazık ettim, İğde kokulu şu ömre... Ve lakin ensemde,numunesi sıratın, Ne yanından tuttu isem, Rengi soldu hayatın... Omzumdan birer birer, Yere sarktı gençliğim. Kan kustu baharına, Aldırmadan alın terim. Bin esrar mı yükledim? Bilmem ki o şuleye. Göz mü kırptım ki acep? Habersiz ölümlere. Ard arda bin berkin Hüzmesi nedendir? Nedendir o râd’ların, Küsmesi nedendir? Dokundum göğsüne güneşin, Dokundum çıplak el ile Sonra kül döktüm. Zihahat ruhuna bin feryat ile. Ziyası kan rengi gecenin, Bilmem ki nasip olur mu? Yoluma o gözlerin. Yine vuslat türküleri dolanır mı dilime? Yine heyecanı sarar mı ruhumu visalin? Sana gelemezsem eğer, Vurulursam ağrısında bir meltemin, Hüsran türkülerle, Yürürsem uçurumlara Ve Çiğnenirsem Ebrehe’nin ordusuna, Ve Atılırsam bir İbrahim nârına Ve geri dönemezsem eğer, Vasiyetim gökkubeye. Tutun ve asın beni sakalımdan! Asın umutlarımın bittiği yerde! Şimdi sözlerimi iyi dinle anne! Ak gömleği giyince oğlun, Sen karalar bağlama, Ağıtını duymasın kuşlar Sakın ha ağlama! Mendiline düşmesin incin, Gül yüzüne dolmasın yaş. Nedendir diye sorma, Yıllardır verdim kirpiğimle savaş. Şimdi bu yazdığın ne ki oğul deme Belki bir mektup, Belki dert kokan bir nâme işte... Anne; Kuzun kör kuyuda, İl Kenan mı? Bilinmez... Sevda diye taş basarken bağrıma, Yolu kim çizer ki görünmez. Ellerimden, Kelepçeleri sökülür mü bu hasretin? Ve kırılır mı prangası bu nefretin? Kaç yıl oldu unuttum. Sırtımda hançeri,ovuşturulmuş masumiyetin. Ben değilim,sahibi, Aynada ağlayan o resmin. Eğer gelemezsem anne Benden kucak dolusu selam götür. Üstüne hicran yağmış gençliğimin... Birazdan dalında solacak karanfil, Birazdan susacak kundağında bu dil. Sen selamımı sıcak tut Birer ikişer verirsin dostlara. Sadece soğuk bir taş olsun, Mezarımın başında... Başka bir şey istemem Çocuklara yolla elma şekerlerini Şimdilik bu kadar, Yeter Allah aşkına üzme kendini. Şimdi gidiyorum en mert adımlarla, Unutmadım Fatihadır, Üstüme ördüğün son hırka. Haydi güzel anam, Bu son mektubum değil sana, Ölüm gelse de Ayrılıktan başka ne yazar bahtıma. Bunları solan bir çiçeğin feryadı say. İğreti bir hayatın,uçarı âhı say. Yada oğlumdan son mektup de işte Haydi Allahıma emanetsin Ne olur gayrı beni düşünme. Engin Badem -acemişair- -2003- |
............
Yalan değil;
Tırnağıyla kazıyan bendim gökyüzünü,
Yalan değil;
Kuşlara ben yükledim hüznü
...............
Bin kere yazık ettim,
İğde kokulu şu ömre...
Ve lakin ensemde,
numunesi sıratın,
Ne yanından tuttu isem,
Rengi soldu hayatın...
..................
İlginçtir, aynı isimde bir şiir de ben yazmıştım...
"Henüz akıyorken gözyaşlarım
Kaç kovuk oydular gövdeme,
Sayamadım...
Sana yemin ederim anne;
Ben bir karıncaya uykumda bile,
Kıyamadım... "
Yazılan anneyse eğer, mektup da böyle uzun oluyor...
Beğenerek okudum arkadaşım, tebriklerimle...