Aşağıda 1,500,000'dan fazla şiir başlıkları arasından "Otoban" terimini içeren şiirler listelenmektedir. Otoban ile ilgili şiirler "kayıt tarihine" göre listelenmektedir.
Şiirlerin "Otoban" ile ilgili alakalı olup olmadıkları sistem tarafından otomatik belirlenip içinde aradığından konu dışı bazı şiirler listelenebilir.
Otoban ile ilgili "
10
" şiir aşağıdadır.
Uzun yolculuklar bunlar tek kişilik sessiz bir gecenin sabahında Hiçbir beklentisi olmayan yağmurlar yağıyordu aklımın en kurak kuyusuna ve mavinin denizle buluştuğu Çocuk kahkalarının geçtiği o yolda Mahçup bir bakışın teslimiyeti gibiydi yeşil bir yaprağın üzerinde kızaran o elma Hayat suçlar hayat aklar elbet bir gün ikimizi
O kalbur üstü otomobillerde kasılarak oturan nice avukatlar, nice şirket ceoları belki de polis müdürleri ,savcılar vardır haddimizi bize derhal bildirecek. Korkum, bir gün böyle bir talihsizliği yaşayacak olmamızdı. Şükürler olsun ki onu sadece alzheimera yakayı ele vermiş yaşlı bunaklardan başkaları duyamıyordu. Deri ceketlilerden biri, ait olduğu guruptan ayrılmadan önce bir kaç kez masamızda ürkütücü bakışlarını gezdirmişti. Sonra kararını verip bize doğru yürüdü. Sol işaret parmağını iki porsiyon menemen tabağına dikerek aynen şunları söyledi. "Hey adamım birini mi bekliyorsun yoksa ikisini de sen mi yiyeceksin" 1.90 dan daha uzun koca bira göbekli ,şişkoluğundan sırtındaki deri ceketi kambur belinde gerilmiş,kırk yaşlarında sert erkek görünümlü,kır sakallı biriydi bu. Başında da nazi subayı şapkası ve bu şapkanın anlında kurukafa kabartması vardı. "Bela istemiyoruz dostum "diye bir kaç alt perdeden cevap verdim. Amerikan filmlerindeki yankilerin birbirlerine horozlandiğı bir sahneyi canlandırıyor gibiydik dostlarım. Celal sinirden deliye dönmüş masanın üzerine fırlamıştı. Elindeki çatalla ona doğru hamleler yaparak "Ona haddini bildir kardesim, domuz burnunun ortasına yumruğunu indir,hadi ne duruyorsun o aşağılık burnundaki kanı masaya boşalt diye tepinip duruyordu. Ait olmadığımız bir yerde; motorcuların uğrak yerinde,evinde,çöplüğündeydik.Hayali dostum Celal'ı adam yerine koyup saysak bile kaba bir hesapla yirmiye karşı sadece iki kişiydik. Burnunu çeke çeke, elinin ıslaklığını dometes lekeli önlüğüne silerek yanımıza gelen menemen ustası acınası gözlerle bana bakındı ve tam olarak şöyle sordu; "İyi misin abicim?" Bu arada motorcuların kalabalığı da sus-pus olmuştuş dikkatlerini bize döndürmüştü. Aklından geçen ilk şeyi yapmalısın derdi büyükbabam böyle durumlarda. Yumruğumu sert bir hindistan cevizi şekline dönüştürüp kürek kemiğimden desteklediğim kuvvetle motorcunun burnuna bu sinerjiyi indirmem, çıkış kapısının koordinatlarını belirlememle bir olmuştu. Çam yarması önce geriye doğru savrulup boş masaya çarptı. Sonra da burnundan boşalan köpüklü sıcak kanla birlikte kütük gibi devrildi enayi. Celal böyle durumlarda sonuna kadar kalıp kavganın tadını almamız gerektiğini savunur. Ama kaçmak bu şartlarda en iyisi görünüyordu . Bizim flaş köpükler içerisindeydi. Herifçioğlunun biri onu yıkamayı iş edinmişti kimseye bir şey sormadan.Bir kaç lira çorba parası için bunu size sormadan yapan çulsuzlardan pek hoşlandığımı söyleyemem. Elindeki hortumla şoke olan bu fukaraya da aynı tarifeyi tereddütsüz uyguladım. Amam anam diye elindeki hortumu bırakmadan o da yere kapaklandı. Boştaki elini de yüzüne tutup ikinciyi yemeyi hiç de istiyor görünmüyordu.
Kurban kesmekle bu iş burada bitmiyor Birkaç akraba ziyareti formalite yetmiyor Fakirin yetimin kapısına da kimse gitmiyor Bir yol yapalım da fakirlere de otoban olsun **