Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
Ruhsal Yolculuk Ritüeli Hüseyin Hoca ve Leyla Hanım, Sina Dağı’nda açılacak 10 Emir kapısına ulaşmak için fiziki bir dağa tırmanmayacaklarını biliyorlardı. Yolculuk, ruhsal bir düzlemde, İlmi Ledün'e giriş kapısı olan Ocağın ilim odasında yapılacaktı. Hoca, odanın ortasına yıldızname bakımı hesaplarıyla belirlenmiş özel bir daire çizdi. Dairenin etrafına, Musa Tevrati kadim sırlarını içeren dualarla mühürlenmiş on iki cennet gülü yerleştirdi. Hüseyin Hoca, Leyla’ya son talimatları verdi: "Bu, sadece derin bir trans hali değildir. Bu, ruhun fiziksel bedenden kopup, zaman ve mekanın ötesine geçişidir. Bizi yolda Harun’un gölgesi bekleyecek. Sakın onun sesiyle konuşma, ona sadece Ocağın İlahi Işığı ile cevap ver." Hoca, elindeki Davud'i Şiir Mührü’nü Leyla'nın alnına, ardından kendi alnına bastırdı. Sonra ikisi de dairenin içine oturdular ve Hoca, Hurufi Batıni Parşömeni’ni açarak okumaya başladı. Dualar, odanın duvarlarında yankılanmaya başladığında, Leyla’nın vücudu ağırlaştı. Gözlerini kapattığında, zihninin önünde sonsuz, altın bir ışık tüneli açıldı. Hüseyin Hoca’nın ruhu, elinde bir fener gibi yanan Konuşan Kur’an’ın enerjisiyle tünelin içine girdi. Leyla, onun hemen arkasından, bilinç ve inanç arasında gidip gelerek tünele adım attı. Sina Dağı’nın manevi düzlemine yolculuk başlamıştı. Karanlık Ayna ve Son Tuzağın Ortaya Çıkışı Hüseyin Hoca ve Leyla'nın bedenleri, ilim odasında hareketsiz yatarken, Ocağın avlusunda sinsi bir hareketlilik başladı. Harun Bin Saffar, mühürlenmeden hemen önce, Leyla’nın kardeşi Elif'i hedef alan son ve en sinsi tuzağını kurmuştu. Elif, şifa ritüeli gereği, Yaşam Suyu’ndan aldığı son yudumu içmek için mutfağa gitti. Artık yüzünde şifanın huzuru vardı. Mutfağa girdiğinde, köşede duran, daha önce fark etmediği, eski, kararmış bir el aynası gördü. Aynanın kenarına, Harun’un mühürlediği ters Mühr-ü Azam sembolü kazınmıştı. Merakla aynaya yaklaştı. Hüseyin Hoca'nın uyarısı zihninde yankılandı: Aynalar, başka boyutlara açılan kapılardır. Ancak Elif, kendisine tamamen güvendiği için tuzağa düştü. Aynaya baktığı anda, kendi yansıması yerine, Harun Bin Saffar’ın çarpık, alaycı yüzünü gördü. “Mühür kırıldı sanıyorsun, küçük kız,” diye tısladı Harun’un sesi aynadan. “Ocağın ilmi seni iyileştirdi, ama bu benim son sınavımdı. Ben, sana, kendimi mühürledim.” Harun’un yansıması, aniden Elif’in bileğindeki, tamamen geçtiği sanılan eski yılan deseni üzerine odaklandı. Desen, hızla yeniden belirmeye başladı, ancak bu kez daha koyu ve daha derindi. Yedinci Boyutun Kancası Harun, sadece Elif'in kısmetini bağlamakla kalmamıştı. Büyünün son aşamasında, kendi ruhunun bir parçasını Elif'in şifa görmüş enerjisine bağlamış ve onu bir "Canlı Muska" haline getirmişti. "Hüseyin Hoca ve gazeteci ablan, seni kurtarmak için manevi yolculuğa çıktılar, değil mi? Ama beni de yanlarına alacaklar. Sina Dağı'na açılacak o kapıyı, onlarla birlikte geçeceğim. Gizli İlimlerin Anahtarı artık senin içinde, Elif!" Elif, vücudunun kontrolünü kaybettiğini hissetti. Ağzından çıkan ses, kendisinin değildi; Harun’un metalik ve soğuk sesiydi. Hoca’nın bıraktığı vefk kağıtlarına doğru ilerledi. Harun’un ruh parçası, şimdi Elif'in bedenini kontrol ederek, Ocağın en önemli savunma aracı olan Yaşam Suyu şişesini devirdi ve yere döktü. Ardından, Hüseyin Hoca’nın bıraktığı Gül Yaprağına Yazılmış Duayı bularak parçaladı. Fiziksel bedeni içeriden kontrol edilen Elif, şimdi Ocağın manevi yolculuktaki korumasını ve hazırlığını sabote ediyordu. Hüseyin Hoca ve Leyla, Ahit Sandığı’na doğru ilerlerken, en büyük düşmanları, Ocağın tam kalbinde, şifa bulmuş bir bedenin içinde uyanmıştı. Leyla'nın bu ruhsal yolculukta zihniyle yürümesi, Ocağın fiziki bedeninde olanları görmesi için tek şanstı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.