AP AZİZ DEDE
( Yedioluk'tan Doğan Işık )
Roman
Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
Yedioluk Köyü, Aziz Dede’nin yerleşimiyle birlikte, sadece bir yerleşim yeri olmaktan çıkmış, manevi bir sığınak haline gelmişti. Köy, Aziz Dede’nin yaşam düsturunun ete kemiğe büründüğü bir ocaktı. O, hem zahiri bir dede (sohbeti, sazı ve yol göstericiliğiyle) hem de batıni bir ermişti (kerametleri ve şifa gücüyle). Hastalıkların ve dertlerin Aziz Dede’nin kapısına dayanması uzun sürmedi. Özellikle romatizma hastalığı olanlar ve çocuğu olmayan kadınlar, Yedioluk’un yolunu tutmaya başlamıştı. Köylüler, Dede'nin ziyaret için özellikle Cuma gününü tavsiye ettiğini fark etmişlerdi; bu, manevi enerjinin en yoğun olduğu gün olarak kabul edilirdi. Aziz Dede, şifa dağıtırken asla şan şöhret peşinde koşmadı, asla para talep etmedi. O, yalnızca kalpteki imanı ve temiz niyeti esas alırdı. Bir öğleden sonra, çevre illerden gelen kalabalık bir grup, köyün dar yolundan türbenin yapılacağı tepe eteğine doğru yürüdü. İçlerinde, akli dengesini kaybetmiş, ailesine dahi saldıran bir genç vardı. Ailesi umutsuzdu, onu zincirlerle getirmişlerdi. Aziz Dede, genci gördü. Genç öfkeyle bağırıyor, küfürler ediyordu. Etraftakiler korkuyla geriye çekildi. Aziz Dede, genç adamın yanına sakince yürüdü. Kimseye kötülük yapmayan o saf kalbi, çevresine bir güvenlik hissi yayıyordu. Genç çırpınırken, Aziz Dede gözlerinin içine baktı. Gözlerinde ne bir korku ne de bir yargı vardı. Sadece derin bir şefkat... Aziz Dede, geçmişte Bulam’ı terk etmesine sebep olan o batıni kuvveti açığa çıkardı. Eliyle gencin sırtına dokundu ve güçlü bir nefesle: "Çık şeytan! Gencin sırtından çık!" Sesi, dağların en derin yerinden gelen bir emir gibiydi. Genç bir an duruldu, derin bir titreme geçirdi ve ardından yorgunlukla yere yığıldı. Uyandığında, gözleri berraktı. Deliliğin perdesi kalkmıştı. Gencin ilk söylediği söz, ailesine dönerek, "Ben size ne yaptım?" oldu. Bu olaylar, Aziz Dede'nin yaşadığı köyü bir ziyaretgâh haline getirdi. İnsanlar, sadece şifa bulmak için değil, onun nasihatini dinlemek, curasının sesini duymak ve kalbini temiz tutma düsturunu öğrenmek için geliyorlardı. Köyün ileri gelenleri, Dede'nin bu kerameti ve insana verdiği değeri kalıcı kılmak için bir karar aldılar. Aziz Dede henüz hayattayken bile, onun adına bir anma ve şenlik düzenlemeye başladılar. Bu, gelecekte Dede vefat ettiğinde her yıl tekrarlanacak olan Ob Aziz Şenlikleri’nin ilk tohumlarıydı. "Hakk’ın yolunda yürüyen bir canın, insanlık için yaptığı iyilikler unutulmamalıdır," diyorlardı. Böylece her yılın 11 Mayıs günü, yoksulların doyurulduğu, curaların çalındığı ve manevi huzurun paylaşıldığı bir gelenek başlamış oldu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.