gökyüzü hüzünlenince
beni rüzgarlara koyun dörtnala sürün bulutlarýn peþinden
sonbaharda ki hercai yapraklar gibi
savrulup gidiyorum uçurumlara
saatler buçuðu gösterirken
gömleði yýrtýlýyor gecelerimin
gülüþümde zeytin kokusu
barýþ uzak mý anne
ardýç kuþlarýnýn kursaðýndan geçip
üþüyen yollarda sürükleniyorum
düþüyorum baþka zamanlara
sana uzatýyorum ellerimi
kasým yaðmurlarýna bedel ödüyorum
madem gitmek fiiline çekimlendi ömrüm
gönlümü göçmen kuþlar götürsün
derdimi katar katar vagonlar
þimdi havada kömür kokusu
üþümüþ bir kasýmpatý akþamý
kývrým kývrým uzayan yollarý gönlüme çiziyorum
bir vagon geçiyor içimden raylara gölgesi vuran bir çýnarýn yapraklarýna sürte sürte
alýç sarýsý bir hüzün döküldükçe susaklardan
sokaklarým demleniyor
sonra ben
bir köy ilkokulunun göç vermiþ sýralarýna oturup
dudaklarýma bir acý iliþtirilip
kirpiklerimi bir aðýta batýrýp aðlýyorum
kalbimde istemsiz aðrýyý daðlarken güneþ
yorgun bir bað evinin
sedirine yayýlýyorum ince bir örtü gibi
belki kýyýsýz türküler nakýþýmdan tanýr beni
kararmýþ bir kýzartma tavasý gibi kalayým üþürken içimden
haydi þimdi
hüküm giydirin üstüme
oysa bir bilseniz nasýl öpmüþtüm
Belkýs’tan geçerken
bir demet hüzün sunan mevsimleri ilk goncasýndan
Eylül/2014- Antalya
Sýtký Özkaya