Kapaklarýnýn güne güzelliðini dökerek açýlan
Þanslý bir çift gözdü; benimkisi
Þükürler olsunlar süzülüyordu dudaklarýmýn çatlaklarýndan;
Kollarýmý okþuyordu sarý sýcaðý, göklere seslenen
Güneþin heybeti;
Birikiyordu çakýl taþlarýmýn sahil kýyýlarýnda
Ezber bozan mutluluk replikleri…
Bir öðretmenim ben
Dört bir yanýnda Anadolu’nun
Fark etmez nerede açtýðým ýþýklarýný sabah vapurunun,
Kalkýp giyinmeliyim hemen muallimliðin ilk gününde
Siyah döpiyes içine beyaz gömleðimi, bütün iyi dileklerimle…
Sýrtlarýnda kaderleri deðerince aðýrýndan çantalar
Tüm eðitim cephaneleri amade
Besbelli gözbebeklerinde kopan fýrtýnalardan
Bugünün küçüðü cihat edecek yarýn karþýlarýna çýkacak
Cehalete;
Helal sana kendisi küçük yüreði devasa
Ali, Ahmet, güzel gözlü Ayþe!
Öyle eminim ki gittiðim yoldan
Hiç bu kadar olmamýþtým belki daha evvel…
Gönül bahçemde türlü türlü çiçekler açacak
Ýlmin sularýnda misler gibi kokacak
Ben ise damýtýlmýþ bir aþk ile
Eðitim neferliðinde yerimi alacaðým
Kara tahtada bembeyaz umutlar fýsýldayarak…
Parmaklarým aðýrlýyor tebeþirin kýrýk beyaz tonunu
Ve içim yýllardýr susamýþ sanki
Bir “öðretmenim” deyiþine minik yavrunun…
Gerçi eðitim okulda, tarlada, evde
Mekan tanýmaz gelmek istediðiyse bir kere…
Ayna tutabilmek bilginin yüzüne ve
Yedi yaþýndaki bir fidaný kökleþtirebilmek
Ulu bir çýnar, köknar, belki bir defne…
Sarsýlmaz, sarsýlmayacak
Bir eðitim neferinin gittiði gün bin nefer dünyaya
Gözlerini açacak, cahilliklerin üzerine gölgesini kaçýrarak…
Yýldýzlar kaymasýn, parlasýn…