söyleyince zaman þarkýsýný mahmur makamý eline azar azar büyür sabahlar yastýðýmýn ucunda yoksun yokluðun kadar, tutsan düþümü kopacak fýrtýna eþiðine kar bilirsin kýþlar çetin yaþanýr bu kentte…
ateþin aðlayasý gelir ülke ülke buzuldan zehir inince üstüne seyirlik maskeler geçer kapýlarýn önünden makyajý bozulmuþ cilvesiz gecenin yüzünden, suçunu baðlamaz hiç kimse baþýna deðilse zaten kül kokan yaþýn senin…
eðreti adýmlarýný daðýlmýþ sayarken sokakta boðazýný bir sancý kemirir inceden suya kanmanýn tadý topraðýn kokusu gibi söylenir aþk, çekilmezsin o saatte iç çekilir her yol kolayýna kaçar ve usulca gidilir…
parmak ucunda bile güçlü durur insan sedaya deðerken an gözlerin kapanýr üþürsün, dersin keþke herkes üþüyerek ölse rüya dibine kök salar ruhun aynasýnda salise kýyamazdým gülüþüne ya, sen üþüme...
yanar baþ ucunda turuncu ýþýklar çatasýn gelir rengine hani fakirlik diye mühürle muhtacýna verilmek üzere, acýr kimisi önünde soyunmayan heceye uzak deðil kýr birini týrnaðýndan diþinden…
sahici çiçekleri saçýna takmýþ kadýnlar seyrir gözünde çaðýn savaþçý derelerinin özünde çaðýl çaðýl eteklerinde taþlar, dudaklarýnda aç doyan laflar kalp çýkar karþýna sevinç çalýnmýþ dibekten, iyi bak onlara, içindeki çocuðu doðuracaklar...